Arzu ve Gerçeklik Arasında: İnsanın Haddini Bilmesi!
İnsan, yaratılışı gereği arzulara sahip bir varlıktır. Bu yüzden hayatının her aşamasında daha fazlasını istemek, daha iyisine ulaşmak ister. Ancak Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim’de Necm Suresi'nin 24. ayeti bizlere bu doğal eğilimin sınırlarını hatırlatan güçlü bir uyarı sunmaktadır: "Yoksa insan, arzuladığı her şeye sahip olacağını mı sanıyor?" Bu kısa ama derin anlamlı ayet, insanın beklentileriyle gerçeklik arasındaki ilişkiye dair çarpıcı bir bakış açısı sunmaktadır.
Öncelikle bu ayet, insanın sınırsız isteklerinin sınırlarını belirler. İnsan kendi planları, arzuları ve hayalleri doğrultusunda dünyayı şekillendirebileceğini zanneder. Oysa bu düşünce, insanın acziyetini ve yaratılışındaki bağımlılığı göz ardı eden bir kibir ifadesidir. Dünya hayatında insan, sınırlı bilgiye ve sınırlı kudrete sahiptir. Her istediğine ulaşabileceğini sanmak hem kendi gerçekliğini hem de Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edememekten kaynaklanmaktadır.
Aynı zamanda Necm Suresi'nin bu ayeti, inanç dünyamızda önemli olan kader ve tevekkül kavramlarına da kapı aralamaktadır. İslam’a göre her şey Allah’ın iradesi dahilinde gerçekleşir. İnsan çalışır, gayret eder, dua eder; ancak neticede olan biten her şey, Allah’ın takdirine bağlıdır. Bu bakış açısı, insanı hem gayret etmeye hem de sonuçlar karşısında sabretmeye yönlendirir. Bir şeyi çok istemek, onun mutlaka elde edileceği anlamına gelmez. Zira her istenen şey insan için hayırlı da olmayabilir. Kur'an’ın Bakara Süresi 216. ayetinde geçen “Sizin hayır sandıklarınızda şer, şer sandıklarınızda hayır olabilir.” ayeti de bu ağır gerçeği destekler niteliktedir.
Modern çağda bireysel arzuların yüceltilmesi, insanı kendi isteklerini kutsal bir amaç gibi görmeye yöneltmiştir. Oysa Kur'an bize, insanın arzularının mutlak doğru olmadığını, aksine çoğu zaman nefsani arzuların kişiyi yanıltabileceğini hatırlatır. Gerçek saadet, insanın Allah’ın çizdiği sınırlar içinde yaşamasında ve kendi isteklerini bu çerçevede terbiye etmesindedir.
Necm Suresi’nin 24. ayeti, insanı düşünmeye sevk eden bir aynadır. Bu ayna, arzularımızı, hedeflerimizi ve beklentilerimizi Allah’ın iradesiyle sınamamız gerektiğini gösterir. İnsan ister, dua eder, çalışır; fakat sonuçta teslimiyeti öğrenir. Bu teslimiyet, insanı kibirden, isyandan ve hayal kırıklığından koruyan bir sığınaktır.
Bu anlayışla ve bilinçle insan sınırlıdır, arzular sınırsızdır; ama hayat Allah’ın takdiriyle şekillenir. Bu bilinç, insanı daha olgun, daha sabırlı ve daha huzurlu yaşam sürmesine vesile olur.
Hayat yolculuğunda bu gerçeği unutmadan yol yürüyebilmek ve ömür geçirmek, insanın hem dünya hem de ahiret saadeti için vazgeçilmez bir rehberdir.