BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e karşı "güvensizlik önergesi" sunan Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Gheorghe Piperea, şeffaflık eksikliğinden çifte standartlara Alman siyasetçinin yönetiminden duyulan rahatsızlığı dile getirerek von der Leyen liderliğindeki AB yönetiminin bir aday ülke olarak Türkiye'ye aynı yanlış tavırla yaklaştığını belirtti.
Piperea, von der Leyen'e karşı geçen hafta AP'ye sunduğu güvensizlik önergesiyle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Girişiminin ana gerekçesinin şeffaflık ilkesinin ihlali olduğunu söyleyen Piperea, von der Leyen'in Kovid-19 salgını için aşı temini görüşmeleri sırasında Pfizer Üst Yöneticisi (CEO) Albert Bourla'yla arasındaki telefon mesajlaşmalarının içeriğini açıklamamasına değindi.
Piperea, von der Leyen hakkında Belçika savcılığı tarafından görevi kötüye kullanma suçlamasıyla başlatılan bir ceza davası olduğunu anımsatarak "Bu soruşturma şu anda beklemede veya bir yerlerde dondurulmuş durumda. Bilmiyorum." dedi.
Rumen milletvekili, AB Adalet Divanı ve Genel Mahkemesi tarafından von der Leyen'in bu konuda şeffaf davranmadığı, iyi yönetim ilkesini ihlal ettiği, söz konusu içeriklerin açıklanması gerektiği yönünde verilen kararlar olduğunu ancak tüm bunlara rağmen Komisyonun bu konuda adım atmadığını vurguladı.
"Bu bilgileri gizlemeleri, bana şeffaflık eksikliğinden daha kötü bir şey olduğu sezgisini veriyor. Yolsuzluk olabilir." diye konuşan Piperea, güvensizlik önergesi sunmasının diğer nedenini ise şöyle açıkladı:
"Avrupa Sayıştayı tarafından bazı paraların yasa dışı olarak harcandığına dair birkaç rapor var. AB'nin parasının harcanmasında usulsüzlük var."
Piperea, AB'nin, Birliğin savunmasını güçlendirmek için von der Leyen'in duyurduğu 2030 hedefleri kapsamında 150 milyar avroluk finansmanı içeren SAFE regülasyonunu AP'nin süreç dışı bırakılmasıyla kabul ettiğini dile getirdi.
AP'nin demokratik sürecin dışında bırakıldığının altını çizen Piperea, "Elbette hepimiz savunmayla ilgileniyoruz ama parlamento onayı demokratik değil. AP bu durumla ilgili AB Adalet Divanına başvuracak." ifadelerini kullandı.
77 vekil destekliyorPiperea, önergenin gelecek hafta Fransa'nın Strazburg kentinde toplanacak AP Genel Kuruluna sunulup sunulmayacağının gün içerisinde AP Başkanı Roberta Metsola liderliğindeki toplantıda belli olacağını söyledi.
720 sandalyeli AP'de toplam 77 vekilin önergeye destek verdiğini belirten Piperea, sayı kriterinin karşılandığını bildirdi.
Piperea, "Yani resmi olarak konuşursak bu önergenin görüşülmesini kabul etmeliler çünkü sayımız yetiyor ama bir şekilde, idari bir yolla bunu engelleyeceklerinden korkuyorum." dedi.
"Şimdi adaletin olmadığını hissediyorum"AB Komisyonunu "demokraside çifte standart gütmekle" suçlayan Piperea, şöyle devam etti:
"(Komisyonu) Romanya, Almanya, Polonya gibi ülkelerde seçim süreçlerinde yasa dışı veya en azından uygunsuz bir etki yaratmakla suçluyorum. Seçim süreçlerine çok daha dikkat etmeliler. Yargı sistemlerine çok daha dikkat etmeliler. Ben bir avukatım. Siyasete yeni girdim. Gençken AB'nin demokrasinin, özgürlüklerin ve dürüstlüğünün zirvesi olduğunu düşünürdüm. Şimdi adaletin olmadığını hissediyorum. Bu yüzden bunu düzeltmeye çalışmak için buradayım."
Piperea ayrıca, "Eğer müdahale etmezsek, benim gibi insanlar müdahale etmezse, bu Birliğin, Avrupa Birliği'nden (eski) Sovyetler Birliği'ne çok, çok kötü bir şekilde dönüşmesi gerçeğiyle yüzleşeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye, demokrasilerin bulunmadığı okyanusta bir demokrasi"AB'nin çifte standartlarının Türkiye'yi de etkilediğini belirten Piperea, "Benim bakış açıma göre, Türkiye çok, çok önemli bir ülke ve Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyorum. Neden? Çünkü Türkiye, demokrasilerin bulunmadığı okyanusta bir demokrasi. Ayrıca laik bir ülke." diye konuştu.
Piperea, şunları kaydetti:
"Türkiye, bunun (AB'nin çifte standartlarının) iyi bir örneği. Burada bu çifte standartla giden birçok şey var. Romanya, Polonya, Slovakya, Macaristan gibi ülkelerin hukukun üstünlüğünü ihlal ettiği düşünüldüğünde. AB Komisyonu çok katı. Bu küçük ve orta ölçekli ülkeleri cezalandırıyor. Ancak diğerlerine karşı aynı şeyi yapmıyor."
Von der Leyen'in itibarında derin izler bırakan süreç2020'den itibaren Kovid-19 salgınıyla mücadelede yüksek miktarlarda aşı temin eden AB Komisyonu, bunlardan en büyüğünü Amerikan şirketi Pfizer ile yapmıştı.
Milyarlarca avroluk anlaşmaların tam bedeli ise "ticari sır" olduğu gerekçesiyle resmen açıklanmamıştı.
Aşı temin görüşmeleri sırasında AB Komisyonu Başkanı von der Leyen ile Pfizer CEO'su Albert Bourla arasındaki telefon mesajlaşmaları, von der Leyen hakkında yolsuzluk iddialarına yol açtı.
AB Komisyonu, mesajların içeriğinin açıklaması için yapılan çağrıları reddetti. Bu süreçte von der Leyen hakkında "görevi ve unvanı kötüye kullanmak" gibi çeşitli suçlamalarla davalar açıldı. Zaman içerisinde hukuki sürece başka şikayetçiler de dahil oldu.
Bunlardan biri, Avrupa Parlamentosundaki Yeşiller grubuna mensup milletvekillerince açılmış, AB'nin en üst mahkemesi Adalet Divanı, 17 Temmuz 2024'te, ikinci dönemi için yapılacak güvenoyu yoklaması öncesinde von der Leyen'in şeffaf davranmadığına hükmetmişti.
Son olarak 14 Mayıs'ta AB'nin Genel Mahkemesi, AB Komisyonunun Kovid-19 aşıları temini anlaşmasına dair belgeleri kamuoyuyla paylaşmayı reddetmesinin "iyi yönetim ilkesini" ihlal ettiğine, bu durumda yükümlülüklerini yerine getirmediğine karar vermişti.
Muhabir: Selen Valente Rasquinho