BEYRUT (AA) - Lübnan'da Bakanlar Kurulu, ülkedeki silahların 2025 yılı sonuna kadar devletin elinde toplanmasına yönelik plan hazırlaması için orduyu görevlendirirken bazı uzmanlar bunu, Hizbullah için "tarihi bir karar" bazıları da "anayasal darbe" olarak değerlendiriyor.
Ülkedeki bazı kesimler, özellikle silah meselesinde ulusal bir mutabakatın sağlanmamış olması nedeniyle söz konusu kararı "uygulama gerçekliği konusunda ciddi soru işaretleri barındıran" bir adım olarak yorumluyor.
Karara muhalif çevreler ise bu adımın "fevri" olduğunu ve İsrail işgaline karşı direnişin silahını meşrulaştıran Taif Anlaşması ile Anayasa'nın "ters yüz edilmesi" anlamına geldiğini savunuyor.
Lübnan'da 7 Ağustos'ta gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda hükümet, Hizbullah'ı da kapsayacak şekilde ülkedeki silahların devlet tekeline alınması ve grupların elindeki silahların toplanması kararını kabul etti.
Hizbullah ise Nevvaf Selam hükümetinin silahların toplanması kararının "Lübnan'ı İsrail'e karşı direniş silahından mahrum bırakacağını" iddia ederek bu kararla "büyük bir hata yapıldığını" savundu.
Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Başbakan Nevvaf Selam’ın, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımlara göre, Bakanlar Kurulunun onayladığı Amerikan belgesinde yer alan 11 hedef arasında, (1975-1990 yılları arasında yaşanan iç savaşı bitiren) Taif Anlaşması’nın, Lübnan Anayasası’nın ve başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 1701 sayılı kararı olmak üzere ilgili BM kararlarının uygulanması da bulunuyor.
Ağustos 2006’da, Hizbullah ile İsrail ordusu arasında 33 gün süren savaşın ardından BMGK tarafından 1701 sayılı karar kabul edildi. Söz konusu karar, tüm çatışmaların derhal ve tamamen durdurulmasını, Lübnan hükümetinin ülke topraklarının tamamında kontrolü sağlamasını ve egemenliğinin tesis edilmesini, ayrıca hükümetin onayı olmaksızın silah dolaşımı ya da kullanımının engellenmesini öngörüyordu.
Taif Anlaşması, 1989 yılında Suudi Arabistan’ın Taif kentinde Lübnanlı taraflar arasında, 15 yıl süren iç savaşı sona erdirmek amacıyla imzalandı. Anlaşma uyarınca, siyasi katılımı güçlendirmek amacıyla Lübnan’daki mezhepler arasında yetki dağılımı yeniden düzenlendi.
Avn ve Selam’a göre, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın getirdiği ABD öneri belgesinde yer alan hedefler arasında, devletin egemenliğinin ülkenin tüm topraklarında tam olarak sağlanması için gerekli adımların atılması ve "silah bulundurma yetkisinin, Lübnan’ın tamamında yalnızca devlete ait olmasının güvence altına alınması" bulunuyor.
Hedefler arasında ayrıca, "Lübnan’ın güneyindeki Litani Nehri’nin güneyi ve kuzeyi dahil olmak üzere tüm topraklarında, Hizbullah dahil olmak üzere tüm hükümet dışı silahlı unsurların kademeli olarak ortadan kaldırılması ve Lübnan ordusu ile ülke içindeki güvenlik güçlerinin desteklenmesi" de yer alıyor.
"Hizbullah için tarihi ve sarsıcı bir karar"Bu gelişmelerle ilgili olarak Lübnanlı siyasi analist Tony Boulos, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Hükümetin silahların yalnızca devletin elinde toplanması yönündeki kararı, Hizbullah için tarihi ve sarsıcı bir karardır." dedi.
Boulos, silahların toplanması konusunun yeni olmadığını ve daha önce defalarca tartışıldığını belirterek Bakanlar Kurulunun, silahların toplanması için son tarih olarak 2025 yıl sonunu belirleyerek bu meseleye ciddiyet kazandırdığına dikkati çekti.
ABD önerisinin Lübnan için bir güvence teşkil ettiğini savunan Boulos, karar ile "adım adım ilerleme" ilkesinin pekiştirildiğini ve ilerleyen adımlarda İsrail’in güneyde hala işgal altında tuttuğu bölgelerden çekilmesinin mümkün olabileceğine işaret etti.
"Hizbullah'ın silahsızlandırılması Anayasa'ya bir darbedir"Siyasi analist Gassan Rifi ise Hizbullah'ın silahlarının toplanmasına karşı olduğunu belirterek "Hizbullah'ın silahsızlandırılması Anayasa'ya ve Taif Anlaşması’na karşı bir darbedir." dedi.
Rifi ayırca, bu kararın Lübnan’ın meşru savunma hakkına yönelik bir müdahale olduğunu, Anayasa'nın Hizbullah'a İsrail'e karşı savunma yetkisi verdiğini kaydetti.
Lübnanlı analist, söz konusu kararın "Lübnan devletinin Hizbullah'a yönelik siyasi yaklaşımında bir değişimi yansıttığını" savunarak "artan ABD ve İsrail baskılarına boyun eğildiğine dair işaretler bulunduğunu" iddia etti.
Rifi, kararın "ordu ile önceden herhangi bir koordinasyon sağlanmadan hatta Genel Kurmay Başkanı Rudolf Heykel'in orduya ilişkin kapasite ve önerilen süreyle ilgili görüşü alınmadan" alındığını öne sürdü.
Hükümetin aldığı kararın uygulanabilirliği konusunda ciddi soru işaretleri bulunduğunu vurgulayan siyasi analist Rifi, "Ordu, 43 yıldır var olan bir silahlı varlığı (1982’de Hizbullah’ın kuruluşundan bu yana) sadece dört ay içinde toplamak için nasıl bir plan hazırlayabilir?" ifadelerini kullandı.
Rifi, alınan kararın "reklamı yapıldığı gibi tarihi bir adım değil, fevri bir karar" olduğunu savundu.
Ordu görevi yerine getirebilirEmekli Tuğgeneral Naci Melaib de "Uygun siyasi ve güvenlik koşulları sağlandığı takdirde Lübnan ordusu silahların toplanması görevini yerine getirebilecek kapasitededir." değerlendirmesinde bulundu.
Melaib, "Lübnan'ın güneyinde, UNIFIL’in görev bölgesinde uygulanan mekanizma örnek alınabilecek bir model oluşturabilir. Hizbullah bu yaklaşıma karşı değil." dedi.
Kontrol altına alınması gereken silahların özellikle uzun menzilli füzeler olduğunu vurgulayan Melaib, bu tür silahların Lübnan ordusu envanterine katılmasının zorluğuna, özel eğitim gerektirmesine ve ABD’nin bu tür silahların orduya dahil edilmesine açıkça karşı çıkmasına da dikkati çekti.
Emekli Tuğgeneral Melaib şöyle devam etti:
"Hükümet kararının fiilen uygulanabilmesi için iki seçenek bulunuyor. Birinci seçenek, ordu ile Hizbullah arasında ağır silah depolarının denetlenmesi konusunda önceden bir uzlaşı sağlanmasıdır ki bu da örgütün onayı ve doğrudan koordinasyonunu gerektirir.
İkinci seçenek ise ordunun elde ettiği istihbarat bilgilerine dayanarak hükümete sunum yapması ve nihai karar alma yetkisinin hükümette olması."
Orduya tek başına hareket etme yetkisi verilmediğini, onun siyasi otoriteye bağlı yürütme organı olduğunu vurgulayan Melaib, planın başarıyla uygulanmasının siyasi koordinasyon ve tam destek sağlanmasına bağlı olduğunu belirtti.
Melaib, aksi takdirde güç kullanılarak yapılacak bir müdahalenin zor ve risklerle dolu bir seçenek olacağını sözlerine ekledi.
Muhabir: Ekrem Biçeroğlu,Wassim Samih Seifeddine