BERLIN (AA) - 2000-2007 yılları arasında 8'i Türk 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün üyelerinden olan Zschaepe, bugüne kadar hiçbir itirafta bulunmamasına karşın, pişmanlık gösterenlerin dahil edildiği "Exit" programına kabul edildi.
Karara karşı kampanya başlatan mağdur aileleri bugüne kadar yaklaşık 145 bin imza toplarken, Zschaepe'nin erken tahliyesinin önüne geçebilmek için hukuki çabalarını da sürdürüyor.
NSU terör örgütünün katlettiği Türk göçmenlerden Enver Şimşek'in kızı Semiya Şimşek, AA muhabirine, Zschaepe'nin bu programa kabul edilmesinin kendilerinde büyük bir hayal kırıklığı yarattığını belirterek, Almanya'da hukuk sistemine olan güvenlerinin derin yara aldığını söyledi.
"Bu, Almanya devletinde tekrar değersiz olduğumuzu bize hissettiriyor." diyen Şimşek, "Bir suçluya daha fazla Almanya'da değer veriliyor. Ama bu aileler, bu mağdurlar ne yaşadı? Bu mağdurlar ne istiyor diye bir kere olsun dinlenmiyoruz. Ya da mahkeme bizi dinlemiyor." ifadelerini kullandı.
NSU'nun ırkçı cinayetlerinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen birçok konunun karanlıkta kaldığını, bu terör örgütüne kimlerin destek verdiğinin ortaya çıkarılmadığını, aile fertlerinin neden ve kimlerin yönlendirmesiyle hedef alındığının bulunamadığını kaydeden Şimşek, Zschaepe’nin ise bugüne kadar hiçbir itirafta bulunmayarak, aşırı sağı çevreleri korumaya devam ettiğini söyledi.
Neo-Nazi teröristin bugüne kadar pişmanlık göstermediğini, amacının, bu rehabilitasyon programına katılarak hukuki avantaj sağlamak ve erken tahliyesine kapı aralamak olduğunu aktaran Şimşek şöyle devam etti:
"NSU mahkeme süreci hiçbir şey aydınlatmadı. Beate Zschaepe'nin mahkemede olan tavırları, bizim sorularımızı yanıtsız bırakması, duruşu, bize olan saygısızlığı zaten az çok bu mahkeme sürecinde bilinen bir şey. Sonra böyle bir programa başvurması tamamen onun için bir strateji olduğunu biz biliyoruz. Bunun için de biz, mağdur ailelerin kızları olarak bir imza kampanyası başlattık. Çünkü biz buna sessiz kalmak istemiyoruz. Bunu kabul etmiyoruz."
Alman makamlarının NSU cinayetlerinin tüm yönleriyle çözülmesi için yeterince çaba göstermediklerini, mahkeme sürecinde ve sonrasında mağdur yakınlarına yeterince ilgi ve destek vermedikleri eleştirisinde bulunan Şimşek, şunları kaydetti:
"Adalet bekliyor muyum? Bekliyorum, ama bu son yıllarda bana şunu gösterdi, aslında beklememeliyim. Bir yapı var, bir çizgi var, onun üstünde derin devlet buna göz yumuyor. Maalesef adalet diye bir şey yok. Adalet olmuyor ama ben yine kamuoyundan bizi desteklemelerini istiyorum. Madem onlar adaleti yerine getiremiyor, bizim toplum olarak bunu kabul etmediğimizi göstermemiz gerekiyor."
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde 2013-2018 yılları arasında görülen NSU davasında mağdur aileleri temsil eden avukat Seda Başay-Yıldız ise son gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirterek, ailelerin haklarını korumak için gerekli tüm hukuki girişimleri sürdürdüklerini vurguladı.
Başay-Yıldız, Exit programının pişmanlık duyan aşırı sağcıların tekrar topluma kazandırılmasını amaçladığını, ancak bu programa katılanların gerçekten de ırkçı ideolojiyi terk ettiklerini ispatlamalarının gerektiğini, geçmişte işlenen suçların aydınlatılmasına yardımcı olmaları, aşırı sağcı yapıların zayıflatılmasına katkı sağlamaları gerektiğini vurguladı.
Beate Zschaepe'nin mahkeme süresince ve sonrasındaki tutum ve hareketlerinin bu yönde olmadığına dikkati çeken Başay-Yıldız, Exit programına başvurmasının da erken tahliyeye kapı aralamak için bir taktik gibi göründüğünü söyledi.
Başay-Yıldız şöyle devam etti:
"Tabii ki bana pek inandırıcı gelmiyor açıkçası. Münih'teki dava 5 yıl sürdü, 438 duruşma günü yapıldı. Orada mesela inandırıcı şekilde pişman olduğunu söylemedi. Bir de ikincisi, önemli olan, bizim sorularımızı cevaplamadı. Yani mağdur ailelerinin sorularını, avukatlarının sorularını cevaplamadı. Yani o zaman pek pişmanlık göstermedi. Bunun inandırıcı olması için birinci gereken şey bizim sorularımızı cevaplandırması."
NSU terör örgütünün iddia edildiği gibi sadece 3 kişiden oluşan bir hücre olmasının mümkün olmadığını, daha geniş bir destek ağı olduğunu vurgulayan avukat Başay-Yıldız, tutuklu bulunan Zschaepe'nin bugüne kadar sessiz kalarak cinayetlerin aydınlatılmasını engellediğini, aşırı sağcı çevreleri koruduğunu söyledi.
NSU adlı bir örgütün varlığının 2011 yılında açığa çıkmasının hemen ardından Alman iç istihbarat servisi BfV'de aşırı sağla ilgili bazı dosyaların imha edildiğini de hatırlatan Başay-Yıldız, şunları kaydetti:
"Mesela şimdi gizli istihbaratla ilgili çok soru işareti var. Kim ne zaman ne biliyordu? Bu örgütün çevresinde olan gizli ajanlar tarafından ne gibi bilgi verildi? Bu cinayetler önlenebilir miydi? Yani bunlar çok derin şeyler, devleti de ilgilendiren şeyler. Biliyorsunuz Almanya her zaman diyor biz bir hukuk devletiyiz, başka ülkeleri eleştiriyor. Ama kendisine geldiği zaman bu soruları hiçbirisini cevaplandırmadı. Bu dosyaların neden yok edildiğini cevaplandırmadı."
NSU'nun karanlık geçmişiAlmanya'da 2000-2007 yılları arasında 8 Türk vatandaşının öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, bunların arkasında NSU adlı Neonazi terör örgütünün olduğu 2011'de ortaya çıkmıştı.
NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, intihar ettikleri öne sürülmüştü.
Terör örgütünün hayattaki tek üyesi olduğu iddia edilen Beate Zschaepe, örgüt arkadaşlarının ölümü üzerine hücre evini ateşe vermiş ve polise teslim olmuştu. Zschaepe, 11 Temmuz 2018'de sona eren davada ömür boyu hapse mahkum edilmişti.
Neo-Nazi terör örgütünün, uzun yıllar boyunca Alman güvenlik birimlerince tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya'da büyük tartışmalara yol açmıştı.
Muhabir: Ayhan Şimşek