ABDULLAH ADEMOĞLU

Tarih: 19.08.2025 02:17

GÜNÜN YAZISI

Facebook Twitter Linked-in

CUMANIZ MÜBÂREK OLSUN

ÖĞRENCİ YETİŞTİRİRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ÖNEMLİ HUSUSLAR ;

HİÇ ŞÜPHESİZ, MAHLÛKAT İÇERİSİNDE EĞİTİME EN ÇOK MUHTAÇ OLAN İNSANDIR.

HAYATTA EN ZİRVE SANAT DA, İNSAN YETİŞTİRMEKTİR

Allah Teâlâ, insanlığa en büyük insan terbiyecileri olarak peygamberleri lutfetmiştir.

HER GÜZELLİK VE HAYRIN KEMÂL NOKTASINI TEMSİL EDEN PEYGAMBER EFENDİMİZ ( S.A.V ) BU FAZÎLET UFKUNDA DA ZİRVEDİR.

NİTEKİM O - SALLÂLLÂHU ALEYHİ VE SELLEM - ;

Talebeleri bütün bir insanlık olan en büyük MUALLİMDİR

Âlemlere rahmet dersini tâlîm eden bir MUALLİM …

Her gönlü, Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı gören ve o hassâsiyetle değerlendiren bir MUALLİM …

Muzdarip gönüllerin ıztırâbını mübârek sînesinde hisseden ve ona bir çâre bulmadan gönlü huzur bulmayan bir MUALLİM …

Zulüm karanlığıyla kararmış kalplerin, İslâm’ın nûruyla aydınlanması arzusuyla bütün gücünü sarf eden ve

Hidâyete davet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da hiçbir şey azaltmaz.”

(Müslim, İlim, 16) hadîsini ümmetine fiilen öğreten bir MUALLİM …

Velhâsıl tek derdi ve tek gâyesi, talebelerini Hakk’ın râzı olacağı güzel bir kulluk kıvâmına eriştirmek olan bir MUALLİM …

Bu vesîleyle bir eğitimcinin, talebelerini kendisi için büyük bir nîmet bilmesi ve onları Hakk’ın rızâsı istikâmetinde faydalı ilimlerle tezyîn etmesi zaruridir

Hiçbir talebeyi önemsiz görmemek lâzım. Şüphesiz ki, hepsi de istîdâdı ölçüsünde nice güzel vazîfeler icrâ edecektir.

Eğitimci, ilgilendiği talebelerin rûhuna girecek bir damar bulmalı ve onlara anlayışları ölçüsünde konuşmalıdır.

Nitekim -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz’in:

“Biz, insanlara akılları ölçüsünde konuşmakla emrolunduk.” (Deylemî )

Bir eğitimci, talebesini iyi tedkik etmeli ve kıymetli bir mücevher işleyen mâhir bir usta gibi onu Cenâb-ı Hakk’ın râzı olacağı bir kıvâma ulaştırmak için çalışmalıdır. Zira gerçek bir eğitimcinin muvaffakiyeti, eğittiği talebelerinde kendini gösterecektir.

Bundan dolayı eğitimci, kendisine emânet edilen her bir talebenin, istikbâlin zirve şahsiyetlerinden biri olabileceği ihtimâlini dâimâ göz önünde bulundurmalı; dünyayı değiştirebilecek dâhîlerin, belki de elinin altında olabileceğini unutmamalıdır.

Cenâb-ı Hakk’ın lutfettiği bu nimetin kiymetini bilmeli. Çünkü nimet, şükrü edâ edilirse devam eder. Büyük veya küçük, kıymeti bilinmeyen, şükrü edâ edilmeyen her türlü hizmet imkânı da elden çıkmaya mahkûmdur.

Peygamber Efendimizde hayatına tatbik etmediği, yaşamadığı hiçbir şeyi öğretmemiş, telkin etmemiştir.

Rasûlullah (s.a.v) bir şeyi emrettiğinde bunu evvelâ kendisi tatbik eder, ardından insanlar bunu örnek alır ve O’ndan gördükleri gibi yaparlardı.

Gençler Ebû Saîd’in yanına dinlerini öğrenmek için gittiklerinde

O bizleri görünce (çok sevinir ve bize hitâben) şöyle derdi:

“–RASÛLÜLLAH ( S A V ) EFENDİMİZ'İN BİZE VASİYET VE EMÂNET ETTİĞİ KİŞİLER, MERHABA, HOŞ GELDİNİZ! RASÛLULLAH ( S A V ) BİZE ŞÖYLE BUYURMUŞTU:

«–Dünyanın dört bir yanından insanlar gelip dîni iyice öğrenmek ve onda derinleşmek isteyerek size tâbî olacaklardır. ONLAR SİZE GELDİĞİNDE KENDİLERİNE ÎTİNÂ GÖSTERİN VE (DÂİMÂ) HAYIRLA MUÂMELE EDİN!»” (TİRMİZÎ ).

BU GERÇEKLER IŞIĞINDA DENİLEBİLİR Kİ ,

Hidâyet semâsının yıldızları ve Rasûlullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-’in güzîde talebeleri olan Ashâb-ı Kirâmın yetişmesi için Efendimiz’in göstermiş olduğu üstün gayreti

Ebû Talha -radıyallâhu anh- şöyle anlatmaktadır.

“O Rasüller Sultânı, açlıktan iki büklüm olan belini doğrultmak için karnına taş bağlamıştı.

O bu hâliyle ayakta durmuş ve Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân öğretiyordu.”

(Ebû Nuaym, Hilye, )

Efendimiz"in ( S A V ) bu üstün gayretleri neticesinde, taştan daha katı olan gönüller gözlerinden merhamet incileri saçan birer rahmet çağlayanına döndü. İnsanlık, cahiliyet bataklığından kurtulup “saâdet asrı”na ulaştı.

O nûra pervâne olanlar, hidâyet semâsında yıldızlaştı.

Unutmamak gerekir ki; “HER ŞEYİN BİR ZEKÂTI VARDIR.”

(İbn-i Mâce, Sıyâm, 44) Kendisini faydalı ilimle tezyîn etmiş bir eğitimcinin zekâtı da, sahibi olduğu ilmi talebelerine aktarmak ve onların iyi yetişmesi için gayret göstermektir.

BU HAKÎKAT DOLAYISIYLADIR Kİ,

Peygamber Efendimiz (SAV) in insanlara hakkı ve hayrı tâlîm etmek mevkîinde olan bütün mü’minlere hitâben buyurduğu şu hadîs-i şerîf ne kadar câlib-i dikkattir:

“Müslümanların işlerini önemsemeyen onlardan değildir.

Her kim Allah için, Rasûlü için, kitâbı için, müslümanların imâmı ve bütünü için nasihatçi olmadan akşamlar ve sabahlarsa onlardan değildir.”

(Taberânî, es-Sağîr, nr. 907; Heysemî, ez-Zevâid, nr. 294)

BİR İNSAN İÇİN EĞİTİM NE KADAR ÖNEMLİ İSE, EĞİTİMİ VEREN EĞİTİMCİ DE O DERECE ÖNEMLİDİR .

Eğitimde öncelik eğitimi veren eğitmenin, vereceği eğitimi öncelikle hazmetmesi özünü kavraması ve hayatında vereceği eğitimi yaşamasıdır.

Eğitimde en iyi örnekleri bize gösteren ve öğreten Peygamber Efendimizin O mukaddes sünnetleridir ;

“MÜBAREK LİSANINDAN DÖKÜLEN NURLU CÜMLELER ”

“İCRA ETTİĞİ İŞLER ” ve

“HÂLİYLE İNSANLIK ÂLEMİNE SERGİLEDİĞİ ÖRNEK AHLAK ”tan oluşmaktadır

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DİĞER BAZI EĞİTİM METOTLARI ŞÖYLEDİR:

Yaparak yaşatarak öğretirdi

Yavaş yavaş ve özümseyerek öğretirdi

Öğretirken belli bir ölçüde ve bıktırmadan öğretirdi

Şahsi farklılıkları göz önünde bulundururdu

Karşılıklı konuşma ve soru cevap metodunu kullanırdı

Karşısındakine şefkatle davranır ve güzel bir üslup kullanırdı

Muhatabına akli ve mantıki izahlarda bulunurdu

Zekâlarını açmak ve bilgi seviyelerini ölçmek için muhatabına sualler sorardı

Teşbih, temsil ve mukayeseler yapardı

Sözle beraber jest ve mimiklerini de kullanırdı

Muhatabının sorusuna ne eksik ne fazla tam cevap verirdi.

İhtiyaca binaen soruya fazlasıyla cevap verdiği de olurdu

Bazen muhatabını, sorduğu şeyden daha mühim bir hususa yönlendirirdi

Bazen kendisine yöneltilen soruyu tekrarlatırdı

Muhatabın aldığı cevabı tekrar etmesini isterdi

Muhatabı imtihan eder, doğru cevap verdiğinde onu takdir ederdi

Kabiliyetleri keşfedip geliştirirdi.

Latife ve şaka yoluyla öğrettiği şeyler de olurdu

Ehemmiyetine binaen sözünü üç kere tekrar ederdi

Meselenin ehemmiyetini göstermek için oturuşunu ve duruşunu değiştirirdi

Bazen cevabı tehir ederek tekrar tekrar seslenirdi

Önce veciz bir şekilde söyler sonra tafsilat verirdi

Bazen konuyu maddeleştirirdi

Bir şeyi bütünüyle emreder veya bütünüyle yasaklardı

iyiliklere teşvik eder ve kötülüklerden sakındırırdı.

Önceki insanlara dair kıssa ve haberler naklederdi

Hayâ edilen meseleleri öğretirken nazik bir giriş yapardı

Eğilimleri hayra yönlendirirdi

Devamlı hayırlı şeyleri telkin ederdi

Bazı mühim hataları hemen düzeltirdi

Talim ve tebliğde yazıyı kullanırdı

Yabancı dilleri öğrenmesi için bazı sahabeleri vazifelendirirdi

Ümmetinin terbiye ve tezkiyesi için dua ederdi

Az da olsa gerektiğinde kızardı

Kadınlara öğretmeyi ve nasihat etmeyi de ihmal etmezdi.Vaaz ve nasihat ederdi

GÜNÜMÜZDE EĞİTİM UZMANLARININ BAZI TAVSİYELERİ ;

Öğrencilerini motive etmek isteyen öğreticiler,

onlara olumlu yönlerden yaklaşmalı, otoriter ve baskıcı tutumlardan kaçınmalıdır.

Öğrencilerde motivasyonu düşürecek söz tutum ve davranışlar sergilenmemeli,

ayrıca aradaki güven unsuru zedelenmemelidir.

Bu nedenle dil ile çocuğun psikolojisini etkileyecek ve İslam ahlakına uymayan sözlerden kaçınılmalıdır.

ÜSTAD BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİ BU KONUDA ;

Fena adama iyisin iyisin denilse iyileşmesi ve iyi adama fenasın fenasın denildikçe fenalaşması çok vuku bulmuştur.

Dinimiz gereği Sağlıkta olduğu gibi eğitimde de hep iyileşmeyi tercih etmeli ve açılan yaralara merhem olmalıyız

Bunun yanı sıra öğreticinin rol model olması, söz, tavır ve davranışlarıyla tutarlı ve örnek olması, başta Efendimizin ( SAV ) akabinde gelen sahabe kiram tabiin ve Allah dostlarının sergilemiş oldukları eğitim metotları ve ahlakları ile öğrencilerini eğitmeye ve öğretmeye gayret göstermelidir.

Öğreticisinin, öğrenci aileleriyle de olumlu bir irtibatının olması

önemlidir. Böylece hem öğrencinin gereksinimleri daha kolay tespit edilebilir, ve olumsuz durumlardan

korunması sağlanabilir

Öğrencilerin hem yaş grupları hem de seviyeleri dikkate alınarak yaklaşılmalıdır.

Kendini Peygamberi ahlâk ie donatamıyan öğreticilerin, öğrencilerine yeteri kadar faydalı olamayacağı aşikardır.

Terbiyede, bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Bunun için, Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır denmiştir.

Kendimiz, hal ve hareketlerimizle güzel örnek olursak, yarı yarıya bu işi başarmış sayılırız.

Daha sonra, Peygamber efendimizin, Eshab-ı kiramın, din büyüklerinin, Evliyânın sevgisini aşılamalıdır.

Çocuğun yanlışları olur. Hemen cezalandırmamalı. Yanlışı izah edilmeli, zararı anlatılmalı.Onu başkalarının yanında azarlamamalı

Çocuk kendisine soğuk, sert, kaba ve kırıcı davranıldığında büyüklerinin kendisini sevmediğini zannedip bunalıma girer.

Bu sebeple onlara şefkatli, güler yüzlü davranmalı.

Çocuğa karşı ne kadar sabırlı ve anlayışlı olursak o kadar başarılı oluruz.

İyi iş ve davranışları ödüllendirilmeli, kötülerinin ise zararı tatlı dille anlatılmalı.

Çocuğu suçlamak,alay etmek, tehdit etmek uygun değildir. Git gel gibi emir yerine gider misin, gelir misin gibi ifadeler kullanmalı.

Hatalı olunca hatamızı kabul edip özür dilememiz, onun da hatası olursa özür dilemeyi öğrenmesine yol açar.

Esas olan emir değil, sevgidir. Yani içinde sevgi olmayana, bunu yap, şunu yapma demek, fayda getirmez. Sevgi itaatı icap ettirir.

Cenâb-ı Hak bizlere ;

Rızâsı yolunda hizmetin kıymetini bilenlerden olmayı nasîb eylesin.

Sevdiği ve râzı olduğu talebeler yetiştirmeyi lutfuyla ihsan buyursun…

Sözlerin en güzelini söyleyen kırıcı olan sözlerden kaçınan

insanları dine yaklaştıran, uzaklaştırmayan, sevdiren, nefret ettirmeyen üslup ve davranışlar içerisinde bulunmamızı nasib eylesin

"Allah’ım!

Fayda vermeyen ilimden, Huşu duymayan kalpten, Kabul olunmayan duadan, Doymayan nefisten sana sığınıyoruz.

Âmîn…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-H1BEN5KZ8N