Manifest Grubu ve “Teşhircilik” Soruşturması: Sanat mı, Sansür mü?
Giriş: Olay Ne Zaman ve Nasıl Patlak Verdi?
Tarih ve Yer: 6 Eylül 2025 akşamı, İstanbul’un Küçükçiftlik Park’ında sahneye çıkan altı kişilik Manifest Grubu—Mina Solak, Esin Bahat, Zeynep Sude Oktay, Lidya Pınar, Sueda Uluca ve Emine Hilal Yelekçi—+18 yaş sınırıyla düzenledikleri konseri, göz kamaştıran sahne kıyafetleri ve koreografileriyle gerçekleştirdi. Konseri yaklaşık 12 bin kişi izledi
Soruşturmanın Başlangıcı: Konser sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, grubun performansını “hayasızca hareketler” ve “teşhircilik” kapsamında değerlendirerek resen (yani resmî işlem başlatarak) soruşturma açtı
Gerekçe: Başsavcılık açıklamasında, sahnedeki dans ve görsel anlatımın toplumun “ar, haya, edep” duygularını zedeleyebileceğine ve çocuk-gençlerin bu duygularına zarar verebileceğine dair hüküm yer aldı
Eleştirel Perspektif: Sorgulanması Gerekenler
1. Sanat ve İfade Özgürlüğünün İhlali mi?
Performans sanatı, göze çarpıcı, provokatif ya da norm dışı unsurlarla toplumsal sınırları zorlayabilir. Anayasamızda ifade ve sanat özgürlüğü korunduğu halde, sahne sanatlarına bu tür suçlamaların yöneltilmesi —özellikle “teşhircilik” gibi – kanuni ve düşünsel olarak tartışmalıdır. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sekreteri Avukat Ekin Baltaş, bu suçlamaların sahne sanatlarına uygulanmasının “hukuken imkânsıza yakın” olduğunu belirtiyor . Bu da, kullanılan normatif çerçevenin sanatsal bağlamda ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.
2. Toplumsal Normlar ve Cinsiyetçi Yargı Pratikleri
Bu tür suçlamalar genellikle erkeklerin değil, kadınların bedenine, kıyafetine ve ifade biçimine yöneliktir ve bu durum cinsiyetçi bir tutum taşıyabilir. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, soruşturmanın cinsiyetçi bir saldırı olduğunu ve kadın sanatçıların ifade özgürlüğüne yönelen bir müdahale olduğunu vurguladı Bu bağlamda, soruşturmanın ideolojik değil, normatif yaklaşımlarla şekillendiği söylenebilir.
3. Sosyal Medyanın Rolü ve Popüler Kültüre Tepki
Sosyal medya, olayın yayılmasında ve tartışmaların kızışmasında önemli bir rol oynadı. Performansın estetik ve sanat boyutu bir yana, erişim kolaylığı ve viral etki, kısa sürede gündem haline gelmesine yol açtı. Bazıları için bu bir sanatsal ifade özgürlüğü örneğiyken, diğerleri için bir “ahlak ihlali” ya da “zirveye oynayan şov” olarak görüldü. Bu durum, toplumun estetik ve etik sınırlarının hızla belirsizleştiğini gösteriyor.
4. Olası Gelişmeler ve Hukuki Süreç
Önceki örneklerde benzer vakalarda mahkemelerin beraat kararı verdiği görülüyor. Avukat Baltaş’a göre, bu soruşturmanın davaya dönüşmesi halinde bile ceza verilmesinin “imkânsıza yakın”, hatta olası olmadığı değerlendirmeleri de bu sınırlamaların tek taraflı ve öznel olduğunu ortaya koyuyor T24.
Sonuç: Nereye Gidiyoruz?
Bir yanda, sanat ve ifade özgürlüğünü koruma adına genç bir grubun yaratıcı performanslarına yapılan müdahalenin sonuçları; özgürlükçü, demokratik ve çok sesli bir toplum için tehlike işaretleri taşıyor.
Diğer yanda, toplumun belirli değerlerine, özellikle “ar ve haya” gibi normatif kavramlara atıf yapılarak gerçekleştirilen yargı müdahaleleri, toplumsal normların sanatsal alana taşınmasının nasıl “resmi bir baskı” biçimine dönüştüğünü gösteriyor.
Bu olay, hem sahne sanatlarının özgürlüğü açısından hem de toplumsal tolerans ve pluralizm dokusunun sağlamlığı açısından kritik bir dönemece işaret ediyor. Soruşturma sonucunda verilecek hukuki ve toplumsal karar, yalnız Manifest Grubu değil, sanatçılar ve ifade özgürlüğünün geleceği açısından da belirleyici olabilir.