[10/5 22:10] Ömer Tarık Yılmaz: “Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!..”
(Tirmizi , Kıyame 60)
[10/5 22:10] Ömer Tarık Yılmaz: Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve 'İşittik, itaat ettik' dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.
MÂİDE Sûresi 7.Ayet
[10/5 22:10] Ömer Tarık Yılmaz: Öğle Namazı
Öğle namazını kılacak kimse, önce “öğle namazının
sünnetine” niyet edip, tıpkı sabah namazının sünneti
gibi iki rek’at kıldıktan sonra oturur, “Ettehıyyâtü”
okur. Selâm vermeden “Allâhü Ekber” deyip üçüncü
rek’ata kalkar ve “Fâtiha” okur. Üçüncü ve dördüncü
rek’atları tıpkı evvelki iki rek’at gibi kıldıktan sonra oturur.
“Ettehıyyâtü”, “Allâhümme salli”, “Allâhümme
bârik”, “Rabbenâ âtinâ” duâlarını sonuna kadar okuyup
selâm verir.
Öğle namazının farzı da sünneti gibi kılınır. Yalnız,
erkekler önce kâmet okurlar. “Bugünkü öğle namazının
farzını kılmaya” diye niyet edilir. Üçüncü ve
dördüncü rek’atlarında yalnız “Fâtiha” okunur. Başka
bir sûre veya başka bir âyet okunmaz. Diğer farz namazların
üçüncü ve dördüncü rek’atlarında da sadece
“Fâtiha” okunup, başka bir şey okunmaz.
Öğlenin son sünneti de tıpkı sabah namazının sünneti
gibi kılınır. (Bakınız s. 123, Namaz Nasıl Kılınır)
Yalnız, başlarken “Bugünün öğle namazının son
sünnetine” diye niyet edilir....Daha az
[11/5 09:15] Ömer Tarık Yılmaz: 84 - Şefaatin İspatı ve Mü’minlerin Cehennemden Çıkarılması Bâbı
475- Bana Harun b. Sait el-Eylî rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti dedi ki; bana Mâlik b. Enes, Amr b. Yahya b. Umâ' radan haver verdi dedi ki: Bana babam, Ebû Said-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:
«Allah cennetlikleri cennete koyacak. O dilediğini rahmetiyie cennete koyar. Cehennemlikleri de cehenneme koyacak. Sonra: Bakın, kalbinde hardal danesi kadar iman olan kimi bulursanız, onu cehennemden çıkarın,» diyecek bunun üzerine böyleler! cehennemden kömür gibi yanmış, kavrulmuş olarak çıkarılacaklar ve hayat yahut hâyâ nehrine atılacaklar. Orada sel kenarında otun bittiği gibi bitecekler. Siz onu görmediniz mi nasıl sapsarı kıvrılmış olarak çıkar.»
476- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe'de rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Affan rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. H.
Bize Haccac b. Eş-Şair da rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Amr b. Avn rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Halid haber verdi. Vüheyb'le Halid'in her ikisi Amr b. Yahya'dan bu isnadla rivâyet etmişler onlar:
«Bunun üzerine hayat namı verilen bir nehire atılacaklar.» demişler ve (rivâyette) şekketmemişler. Halid'in hadisinde:
«Sel kenarında selin geçirdiği tohumların bittiği gibi.» Vuheyb Hadisinde İse:
«Dere kenarındaki siyah çamur içinde yahut selin getirdiği milli toprak içinde otun bittiği gibi.», ibareleri vardır.
477- Bana Nasr b. Ali El-Cehdamî'de rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Bişr yani (İbn'l-Mufaddal) Ebû Mesleme'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Sa'id'den naklen rivâyet etti. Ebû Sa'id Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
«Hakkıyle ehl-i nâr olan cehennemliklere gelince: Şüphesiz ki onlar cehennemde ne ölürler, ne de dirilirler. Lâkin bir takım insanlar vardır ki, günahları sebebiyle (yahut) hataları sebebiyle (buyurmuştur.) Kendilerine ateş isabet etmiş ve onları adamakıllı öldürmüştür. Nihayet (yanıp) kömür oldukları zaman (onlar hakkında) şefaata izin verilecek. Ve takım takım getirilerek cennet nehirlerine dağıtılacaklar. Sonra: (Cennetliklere hitaben) «Ey cennetlikler! Şunların üzerine su serpin,» denilecek, bu suretle sel kalıntısında ot biter gibi bitecekler.» buyurdular.
Cemaattan biri: «Galiffa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çölde bulunmuş» demiş.
478- Bize bu hadisi Muhammed b. el-Müsenna ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Şu'be Ebû Mesleme'den rivâyet etti.
Dedi ki: Ebû Nadra'yi Ebû Saîd-i Hudri'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen «sel kalıntıları» na kadar bu hadisin mislini rivâyet ederken dinledim. Sonunu zikretmedi.
Bu hadisi Buhârî «Kitabu’l-iman» ve «Kitabu'r-Rukak» da rivâyet etmiştir. Hadisi Nesâî dahi tahriç etmiştir.
Hadis-i şerif bütün rivâyetleri ile cehennemdeki mü'minlere şefaat edileceğine delâlet etmektedir. Bu hususta Kâdî İyâz şunları söyler: «Ehl-i sünnetin mezhebine göre şefaat aklen ve naklen caizdir. Teâlâ Hazretlerinin.
«O gün rahman olan Allah'ın izin verdiklerinden başka hiç bir kimseye şefaat fayda vermez.» âyet-i kerimesi- ile emsali âyetler ve mecmu'u tevatüre varan sahih hadisler buna delildir. Ehl-i sünnetin selef ve halef ülemâsıda şefaatin caiz olduğuna ittifak etmişlerdir. Buna yalniz Haricilerle bazı Mutezileler itiraz etmişlerdir. Onların mezhebine göre âsi mü'minler cehennemde ebedi kalacaklardır. Delilleri:
«Cehennemliklere şefaatçilerin şefaati fayda vermiyecekîir.» ve
«Zalimler için (o gün) ne bir dost vardır, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi.» âyet-i kerimeleridir. Fakat bu âyetler kafirler hakkındadır. Şefaat hadisi dahi; «Derecelerin arttırılması» hakkındadır diye te'vil ederlerse de bu tevil dahi bâtıldır. Bizzat sadedinde bulunduğumuz hadislerin lâfı
[11/5 09:15] Ömer Tarık Yılmaz: Mus'ab İbnu Sa'd'ın babası anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'En hayırlılarınız Kur'ân'ı öğrenen ve öğretenlerdir.'
Kütüb-i Sitte
[11/5 09:15] Ömer Tarık Yılmaz: 44. Dere kenarında olsa bile haddinden fazla su kullanmamak.(Ahmed b. Hanbel Müsned 2)
[11/5 09:15] Ömer Tarık Yılmaz: Tarihte Bugün
• Öykü Yazarı Sait Faik Abasıyanık’ın Vefatı 1954
• Görme Engelliler Günü
Kuveyt Türk Dijital Takvim
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.kuveytturk.dijital.takvim
[11/5 09:15] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Ayeti
“Allah iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir; onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır.”
Maide 9
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Hadisi
“Görme engelli bir insana yol göstermen sadakadır.”
İbn Hanbel, V, 152
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: OSMANLI PARA VAKIFLARI
Osmanlı sosyo-ekonomik, kültürel sistemi içerisinde vakıfların önemli bir yeri vardır. Osmanlı’da topluma eğitim, öğretim, sosyal ve kültürel hizmetlerin sunulmasıyla vakıflar ilgilenmiştir. Çoğu medreseler, cami, tekke, zâviye ve hânkâhlar vakıf olarak kurulmuş ve vakıf gelirleriyle ayakta kalmış kurumlardır.
Para vakıfları ise “vakıf işletim sistemi” nin adıdır ve sermayesini para üzerine yapan kurum anlamına gelmektedir. Paraya ihtiyaç duyan kimselere “ödünç” ya da “sermaye temin etme” yollarından biri olan para vakıfları Osmanlı Devleti için de önemli bir fonksiyonu haiz olmuştur.
Para vakıfları halkın nakit ve kredi ihtiyacını gidererek toplumda önemli bir işlevi gören, verdikleri krediler ile girişimcilik ve üretime sermaye sağlayan, vakıf binalarının bakım ve onarımını, vakıf bünyesindeki birimlerde çalışanların ücret ve maaşlarını ödeyen, kurumlardır.
Kimi tarihçiler para vakıflarının faizden tamamen uzak, şimdiki katılım bankalarının temelini oluşturan mudaraba usulüne dayalı bir sistem ile çalıştıklarını ifade etmişlerdir.
Kuveyt Türk Dijital Takvim
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.kuveytturk.dijital.takvim
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَرَّ رَجُلٌ بِغُصْنِ شَجَرَةٍ عَلَى ظَهْرِ طَرِيقٍ فَقَالَ وَاللهِ لَأُنَحِّيَنَّ هٰذَا عَنِ الْمُسْلِمِينَ لَا يُؤْذِيهِمْ فَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ. (م)
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Müslüman) bir kimse, yolun ortasında bir ağaç dalına rastladı ve ‘Vallâhi şu dalı Müslümanlara zarar vermesin diye elbette kaldıracağım’ dedi de bundan dolayı o kimse Cennet’e konuldu.” (Sahîh-i Müslim)
11 Mayıs 2023
Fazilet Takvimi
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: ÂHİRET SAADETİ İÇİN BEŞ ŞEY
Ebulleys es-Semerkandî (rah.) Hazretlerinden şöyle rivâyet olundu, “Cennet’e girmek isteyen kimse şu beş şeye devam etmelidir:
1- Bütün günahlardan uzak durmaya çalışmak. Çünkü Allâhü Teâlâ, Nâziât Sûresi’nin 40 ve 41. âyet-i kerîmelerinde -meâlen-: ‘Kim de Rabb’inin makamından korkmuş ve nefsini hevâdan menetmişse, muhakkak Cennet, onun varacağı yerdir.’ buyurmuştur.
2- Dünya malından kâfî miktara kanaat etmek. Çünkü bir hadîs-i şerîfte, ‘Cennet nimetlerine ancak dünya nimetlerini terk etmek ile nâil olunur.’ buyurulmuştur.
3- Hayırlı amelleri çok işlemek için hırslı olmaya çalışmak. Bütün amelleri, âdâb ve erkânıyla noksansız işlemeye gayret etmek. Umulur ki o amellerden birisi sebebiyle mağfiret olunur da Cennet’e kavuşur. Nitekim Allâhü Teâlâ, Zuhruf Sûresi’nin 72. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: ‘Ve işte yaptığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız Cennet budur.’ buyurmuştur. Hayra nâil olan kimseler, buna ancak ibadete ziyade gayret ederek nâil olmuşlardır.
4- Sâlihleri ve hayır ehli kimseleri sevmek, onların meclislerinde bulunmak. Çünkü onlar mağfiret olundukları zaman, dostlarına ve din kardeşlerine (Allâhü Teâlâ’nın izni ile) şefaat ederler. Nitekim Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, ‘(Din) kardeşlerinizi çoğaltınız. Çünkü kıyamet günü her bir kardeşinizin şefaat (etme) salâhiyeti olacaktır.’ buyurmuşlardır.
5- Duayı çoğaltmak ve Allâhü Teâlâ’dan dâima âkıbetinin hayırlı olmasını ve Cennet nimetleri ile rızıklandırılmayı talep etmek.”
KITA:
Vücûd âriyettir, hayat emanettir
İbâda, da‘vi-i mülk iddiâ-yı şirkettir
Kulun vazîfesi teslimdir, itâattir.
Bana, kulum, dediği lütuftur, inâyettir. (Nâbî)
Âriyet: emânet; İbâd: kullar; da‘vi-i mülk: mülk sahibi olduğunu iddia; iddiâ-yı şirket: Cenâb-ı Hakk’ın mülkünde ortaklık iddiâ etmek.
11 Mayıs 2023
Fazilet Takvimi
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: Dokunur hatıra kendini bilmez, Asilzadelerden hiç kimlik gelmez / Sen iyilik eyle, o zâyi olmaz, Daralıp da başa kakıcı olma.[Karacaoğlan]
[11/5 09:16] Ömer Tarık Yılmaz: ALLAH, YAPTIKLARIMIZI BİLİR ve GÖRÜR
Cenab-ı Allah, insanı yaratmış ve bu dünyaya imtihan için göndermiştir. İmtihanın sonucu ise işlediğimiz amellere göre belli olacaktır. Yaptıklarımızdan bizleri hesaba çekecek olan Allah’ın bunlardan haberdar olmaması ve bunları bilmemesi düşünülemez. Kur’an’da Rabbimiz, “Biliniz ki Allah, bütün yaptıklarınızı görür.” (Bakara, 2/233); “Sizin gizlinizi de bilir, açı- ğa vurduğunuzu da.” (Enam, 6/3) buyurmaktadır. Allah’ın bu sı- fatlarını bilen ve bunlara iman eden mü'min davranışlarında da bu imanın gerektirdiği şekilde hareket etmelidir. Hiç kim- senin görmediğini sandığı bir yerde yaptığı şeyi bile Allah’ın gördüğünü bilmelidir.
Dolayısıyla açıktan da olsa gizli de olsa Allah’ın razı olmayaca- ğı davranışlardan uzak durmalıdır.
DİNÎ KAVRAMLAR
HAK
Hak; inkârı mümkün olma- yan sabit şey, doğruluk, adalet vb. anlamlarına gel- diği gibi; yegane gerçek din olan, İslam anlamına da gelmektedir. Bundan dola- yı; “De ki: Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur.” (İsra, 17/81) ve “Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırı- yor ve bile bile gerçeği giz- liyorsunuz?” (Âl-i İmrân, 3/71) buyurulmuştur.
ÖZLÜ SÖZ
Dünya malı için üzülmek, kalbe zulmet, Ahiret için üzülmek ise kalbe nurdur. (Hz. Osman)
[11/5 09:17] Ömer Tarık Yılmaz: Orucun yasakları, doğrudan söylenirse yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmaktır; tersinden söylenirse orucun yasakları, orucun bozulmasına sebep olan şeylerdir. Bölüm başında da belirttiğimiz gibi oruç, yeme, içme ve cinsel ilişkiden kaçınmaktır. Dolayısıyla bu üç hususa dikkat edildiği takdirde oruç tutulmuş olur. Bununla birlikte bazı davranışların, sayılan bu üç şeyin kapsamına girip girmediği konusunda gerekli veya gereksiz tereddütler oluşabilmektedir. Yine orucun bozulmasına yol açmamakla birlikte, orucun genel havasına, anlam ve gayesine yakışmayan şeyler konusunda da dikkatli olmak gerektiği için burada günlük hayatta karşılaşılabilecek bazı durumlara kısaca işaret etmek istiyoruz.
A) ORUCUN MEKRUHLARI
Öteden beri fıkıh ve ilmihal kitaplarında mekruh olarak nitelendirilen şeylerin bir kısmı, orucun anlam ve gayesine yakışmayan şeyler, bir kısmı da biraz ileri gidildiği takdirde orucun bozulmasına sebep olabilecek şeylerdir. Meselâ bir şeyi tatmak ve çiğnemek mekruhtur; çünkü ağza alınan bir şeyin yutulma tehlikesi bulunmaktadır. Fakihler yine aynı gerekçeyle, bir insanın eşiyle öpüşmesini, ona sarılmasını mekruh saymışlardır. Çünkü bu davranış, orucu bozacak bir fiili işlemeye götürebilir. Esasen bir insanın eşiyle öpüşmesi oruca zarar vermez. Nitekim Âişe vâlidemiz, Peygamberimiz'in oruçlu iken hanımlarıyla elleşip şakalaştığını ve öpüştüğünü anlatmıştır (İbn Mâce, 'Sıyâm', 19; Muvatta, 'Sıyâm', 13).
Aşırı titizlikleri gereği misvak kullanmayı dahi mekruh sayanlar bulunmakla birlikte, âlimlerin çoğunluğu bunu mekruh görmemişlerdir. Günümüz-de yaygın olduğu şekliyle ağız ve diş temizliğinin diş fırçası ve diş macunu kullanılarak yapılması da oruca zarar vermez; üstelik aksatılmaması gereken yerinde bir davranış da olur. Ağız ve diş temizliğini gündüz yapmamayı tercih edenler, bunu mutlaka sahurdan sonra yapmış olmalıdır. Oruçlunun normal temizlik için veya cünüplükten temizlenmek için yıkanması mekruh olmamakla birlikte, serinlemek maksadıyla yıkanması oruç esprisine aykırı-lık gerekçesiyle mekruh sayılmıştır. Oruçlunun güzel koku sürünmesi veya güzel kokan bir şeyi özel olarak koklaması da mekruh sayılmaz.
Ayrıca, esasen orucu bozmamakla birlikte, oruçlunun direncinin kırılmasına ve güçsüz düşmesine yol açan, kan aldırmak vb. şeyler mekruhtur. Konunun başında sahurun geciktirilmesi ve iftarın vakit girer girmez yapılmasının anlamına ilişkin olarak söylediğimiz hususlar burada da geçerlidir.
B) ORUCU BOZAN ŞEYLER
Yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak orucu bozan şeylerdir. Bunların hangi durumda sadece kazâ, hangi durumda kazâ ile birlikte kefâreti gerektirdiğini görelim.
a) Kazâ ve Kefâreti Gerektiren Durumlar
Orucu bozup hem kazâ hem de kefâreti gerektiren durumların başında rama-zan günü oruçlu iken yapılan cinsel ilişki gelmektedir. Zaten Peygamberimiz oruç kefâreti hükmünü, o zaman vuku bulan böyle bir cinsel ilişki olayı üzerine ver-miştir. Oruç kefâreti konusunda eldeki tek örnek ve delil de budur. Bu bakımdan bütün fıkıh mezhepleri, ramazan günü oruçlu iken bilerek ve isteyerek normal cinsel ilişkide bulunmanın, hem kazâ ve hem de kefâreti gerektireceği konusunda görüş birliği etmişlerdir. Bir şey yiyip içmenin kefâreti gerektirip gerektirmediği konusu ise mezhepler arasında tartışmalıdır. Hanefîler, bilerek ve isteyerek bir gıda veya gıda özelliği taşıyan her türlü maddeyi almayı da bu hükme kıyas ederek, bu durumda da hem kazâ hem de kefâret gerekeceğini söylemişlerdir.
Peygamberimiz zamanında cereyan eden ve oruç kefâretinin gerekçesi olan olay şudur:
Bir adam 'Mahvoldum' diyerek Peygamberimiz'e gelmiş ve ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiş, bunun üzerine Peygamberimiz;
- Köle âzat etme imkânın var mı?
- Hayır, yok.
- Peş peşe iki ay or
[11/5 09:17] Ömer Tarık Yılmaz: 'Bana, demir kütleleri getirin' Nihayet dagin iki yani arasini ayni seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): 'Üfleyin (körükleyin)!' dedi Artik onu kor haline sokunca: 'Getirin bana, üzerine bir miktar erimis bakir dökeyim' dedi (KEHF/96)
Sabah gidisi bir aylik mesafe, aksam dönüsü yine bir aylik mesafe olan rüzgâri da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimis bakiri kaynagindan sel gibi akittik Rabbinin izniyle cinlerden bir kismi, onun önünde çalisirdi Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabi tattirirdik (SEBE'/12)
[11/5 09:18] Ömer Tarık Yılmaz: SABIR
3207 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: 'Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), (ölen) çocuğu için ağlamakta olan bir kadına rastlamıştı:
'Allah'tan kork ve sabret!' buyurdu: Kadın (ızdırabından kendisine hitab edenin kim olduğuna bile bakmadan):
'Benim başıma gelenden sana ne?'' dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) uzaklaşınca, kadına:
'Bu Resulullah idi!'' dendi. Bunun üzerine, kadın çocuğun ölümü kadar da söylediği sözden dolayı (utanıp) üzüldü. (Özür dilemek için) doğru aleyhissalâtu vesselâmın kapısına koştu: Ama kapıda bekleyen kapıcılar görmedi, doğrudan huzuruna çıktı ve:
'Ey Allah'ın Resulü, (o yakışıksız sözü) sizi tanımadan sarfettim (bağışlayın!)' dedi. Aleyhissalâtu vesselam:
'Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir' buyurdu.'
Buhari; Cenâiz 43; 7, 32, Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz 14, (626); Ebu Dâvud, Cenâiz 27, (3124); Tirmizi, Cenâiz 13, (987); Nesâi; Cenâiz 22, (4, 22).
3208 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: 'Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şunları söylerken işittim:
'Kendisine bir musibet gelen müslüman Allah'ın emrettiği: 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci'ün, allahümme ecirni fi musibeti vahluf li hayran minhâ. 'Biz Allah'ınız ve ancak O'na döneceğiz. Bana bu musibetim için ücret ver. Ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ver'' derse Allah o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir.'
Ümm-ü Seleme der ki: 'Ebu Seleme (radıyallahu anh) vefat ettiği zaman ben: 'Ebu Seleme'den daha hayırlı olan hangi müslüman var? Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ilk hicret eden hâne, onun hânesiydi'' dedim. Ben bunu söyledikten sonra Allah, onun yerine bana Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı verdi. Şöyle ki: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana Hâtib İbnu Ebi Belte'a'yı göndererek kendisi için beni istetti. Ben: 'Benim (küçük) bir kız çocuğum var, ayrıca ben kıskanç bir kadınım. (Resulullah'ın ise birçok hanımı var, imtizacsızlıktan korkarım)'' diye cevap verdim. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
'Kız çocuğuna gelince, Allah'a dua ederiz, onu kendisinden müstağni kılar, kıskançlığı için de Allah'a gidermesini dua ederim'' buyurdular.''
MüsIim, Cenâiz 3, (918); Muvatta; Cenâiz 42, (1, 236); Ebu Dâvud, Cenâiz 22, (3119); Tirmizi, Da'avât 88; (3506).
3209 - Ebu Sinân anlatıyor: 'Oğlum Sinan'ı defnettiğimde kabrin kenarında Ebu Talha el-Havlani oturuyordu. Defin işinden çıkınca bana:
'Sana müjde vermeyeyim mi?'' dedi. Ben:
'Tabii, söyle!'' dedim.
'Ebu Musa el-Eş'ari (radıyallahu anh) bana anlattı'' diye söze başlayıp Resulullah'ın şu sözlerini nakletti:
'Bir kulun çocuğu ölürse, Allah meleklere şöyle söyler:
'Kulumun çocuğunu kabzettiniz mi?'
'Evet' derler.
'Yani kalbinin meyvesini elinden mi aldınız?'' Melekler yine:
'Evet' derler. Allah tekrar sorar:
'Kulum (bu esnâda) ne dedi?''
'Sana hamdetti ve istircâda bulundu'' derler. Bunun üzerine Allah Teâla hazretleri şöyle emreder:
'Öyleyse, kulum için cennette bir köşk inşa edin ve bunu Beytu'l-hamd (hamd evi) diye isimlendirin.''
Tirmizi; Cenâiz, 36; (1021).
3210 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: 'Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: 'Allah Teâla hazretleri şöyle demiştir: 'Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükafaat vermeye razı olmam.''
Tirmizi, Zühd 58, (2403).
Derim ki: 'Bu hadisi Buhari de tahric etti. Ondaki ibare şöyle: 'Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: 'Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: 'Allah Teâla hazretleri buyurdu ki: 'Ben kulumu iki sevdiğiyle imtihan edersem o da sabır gösterir (ve sevap umarsa) onlara bedel cenneti veririm.'' (Buradaki 'iki sevdiği'' ile gözlerini kastediyor.'' Doğruyu Allah bilir.')
Buhari, Marzâ 7.
3211 - Abdullah İbnu Amr İbni'I-Âs (radıyallahu anhümâ) anla
[11/5 09:18] Ömer Tarık Yılmaz: Muâz İbnu Cebel el-Ensârî (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: 'Kimin (hayatta söylediği) en son sözü Lâ ilâhe illallah olursa cennete gider'
Ebu Dâvud, Cenâiz 20, (3116).
[11/5 09:18] Ömer Tarık Yılmaz: Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
[Bakara Sûresi.42]
[11/5 09:18] Ömer Tarık Yılmaz: “Rabbim! beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; Rabbimiz, duamı kabul et!” (İbrâhim, 14/40)
[11/5 09:18] Ömer Tarık Yılmaz: Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.[Maverdi]
[11/5 09:19] Ömer Tarık Yılmaz: Hz.SEHL BİN SA'D
Sehl bin Sa'd çok genç yaşta olduğundan Peygamberimizle hiçbir savaşa katılamadı, ama ondan, çok ilim öğrendi. Hz. Sehl'in babası Sa'd bin Mâlik, Bedir savaşında çok yararlıklar gösterdi. Müslümanlar arasında kahramanca savaşırken ansızın yemiş olduğu bir darbe ile şehîd oldu. Peygamberimizin duâsını alarak, 'Eshâb-ı Bedir' sıfatını kazandı. Bu sırada Sehl bin Sa'd sekiz yaşlarında idi. Peygamberimiz yetim kalan Sehl'e Bedir savaşında kazanılan ve dağıtılan ganimetlerden babasının hissesini ayırarak verdi.
Sehl bin Sa'd, Uhud savaşı sırasında yaşı küçük olduğu için bu savaşa da katılamamıştı. Diğer yaşı küçük sahâbîler gibi Medîne'de kalmıştı. Ancak Peygamberimiz yaralandığı haberi Medîne'ye ulaştığı zaman, herkes gibi O da çok üzülmüştü.
Hasır parçası
Bu arada Peygamberimizin sevgili kerîmeleri Hz. Fâtıma'nın, babasının yaralanma haberini duyar duymaz hemen O'nun yanına koştuğunu ve yardım etmeye başladığını, Sehl bin Sa'd, şöyle bildirmektedir:
- Resûlullah efendimizin Uhud savaşında yaralandığı haberini duyduğumuz zaman çok üzüldük. Kızı Hz. Fâtıma'nın bir kalkan içinde su getirerek Peygamberimizin yaralarından akan kanları temizlediğini, bir hasır parçasını yakarak küllerini Peygamberimizin yaralarının üzerine sürdüğünü bizzat gördüm.
Sehl bin Sa'd, Hendek savaşına da yaşı küçük olduğu için katılamadı. Çünkü bu sırada on-onbir yaşlarında idi. Fakat hendeğin kazılmasında sahâbilere çok yardımcı oldu. Bütün sahâbilerin hizmetlerinin hepsine koşardı. Ayrıca hendek kazımında da yardımcı olur, Peygamberimizin yanından hiç ayrılmazdı. Her an O'nun hizmetinde bulunurdu.
Sehl bin Sa'd, Hendek'te gördüklerini anlatırken der ki:
- Hendek'te Peygamberimiz ile hep beraber idim. Onlar hendek kazıyor, biz küçük yaştakiler omuzlarımız üzerinde toprak taşıyorduk. Bu sırada Resûlullahın şöyle duâ buyurduğunu işittim:
'Yâ Rabbî! Bütün hayat, âhiret hayatıdır. Muhâcir ile Ensârı magfiretine (afvına) nâil eyle.'
Cemâ'at çoğaldı
Sehl bin Sa'd, Peygamberimizin bir emir ve isteği olduğu zaman hemen yerine getirir, hiç bir zaman geciktirmezdi. O'nun bu durumunu Hz. Sehl'in oğlu Abbâs şöyle anlatmaktadır:
'Peygamberimiz hutbe okuyacağı zaman hurma ağacından bir direğe yaslanır öyle okurlarmış. Bir gün Resûl-i ekrem buyurur ki:
- Artık cemâ'at çoğaldı, bir şey yapılsa da üzerine otursam.
Bunu duyan babam (Sehl bin Sa'd) hemen, okun yaydan fırladığı gibi kalkmış ve gitmiş.
Kısa bir zaman sonra minberin direklerini getirmiş. Yalnız babamın getirdiği bu direklerin kendisinin veya bir başkasının hazırladığı hakkında bilgim yoktur.'
Daha sonra Sehl bin Sa'd'a, Peygamberimizin minberi hakkında suâl sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:
- Ben minberin hangi ağaçtan, hangi tarihte, hangi gün yapıldığını, hangi gün kurulduğunu, Peygamberimizin ilk defa o minberden hangi gün hutbe okuduğunu ve oturduğunu bilirim.
Sehl bin Sa'd, Peygamber efendimizin cömertliğini, kendi ihtiyacı olan bir malı isteyen herkese verdiğini şöyle anlatmaktadır:
Kadının birisi Peygamberimize gelir, yanında getirdiği ve kendi eli ile dokumuş olduğu güzel bir elbiseyi uzatarak der ki::
- Ey Allahü teâlânın Resûlü, bunu sizin için bizzat kendi elimle dokudum, ne olur onu kabûl ediniz.
Peygamberimizin de bu şekilde bir elbiseye ihtiyacı vardı. Bu hediyeyi kabûl ederek içeri girdi ve hemen giydi. Daha sonra dışarı çıktı.
Giymek için istemedim
Bu sırada Peygamberimizin ziyâretine gelenlerden birisi, bu elbiseyi görerek:
- Ey Allahü teâlânın Resûlü! Bu ne kadar güzel bir elbise, bunu bana verseniz, dedi.
Peygamberimiz hemen içeri girerek elbiseyi çıkardı ve isteyen sahâbîye verdi. Diğer ziyâretçiler, elbiseyi isteyen adama sitem ederek:
- Hiç de iyi etmedin, Peygamberimizin bu elbiseye çok i
[11/5 09:19] Ömer Tarık Yılmaz: Göz damlası kullanmak orucu bozar mı?
Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20’si olan 50 mikrolitre) olup, bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, yukarıdaki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.
[11/5 09:20] Ömer Tarık Yılmaz: AHD
Söz vermek. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki Rabbinizle ve diğer insanlarla olan ahdinize vefâ ediniz, zîrâ kıyâmette ahd sâhibinden, ahdini bozmasının sebebi sorulur. (İsrâ sûresi 34) Bir kimseye sövmekten, verdiği sözü yerine getirmemekten ve ahdi bozmaktan sakınmalıdır. (İmâm-ı Birgivî)
[11/5 09:21] Ömer Tarık Yılmaz: Ehl-i kitap olmayan kişinin kestiği kurban helal midir?
Eti yenen hayvanların etlerinin helal olması için, hayvanı kesecek kimsenin, akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya Ehl-i kitaptan olması gerekir. Müslüman veya Ehl-i kitaptan olmayan mecusi, putperest veya ateistin kestiği hayvanın eti helal değildir. Onun kestiği hayvan da kurban olmaz (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, V, 716; Fetavay-ı Hindiyye, V, 300; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, V, 189, 209).
[11/5 09:21] Ömer Tarık Yılmaz: MÜZDELİFE
Arafat ile Mina arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Müzdelife'de vakfe yapmak vaciptir. 'Muhassir vâdisi' dışında, Müzdelife'nin her yerinde vakfe yapılabilir. 'Meş'ar-i Harâm' yakınında yapılması sünnettir.
[11/5 09:21] Ömer Tarık Yılmaz: 'Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.'
(Haşr, 59/19)
http://www.duavesureler.com
[11/5 09:21] Ömer Tarık Yılmaz: 'İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.'
(Buhârî,' Tevhid', 2)
http://www.duavesureler.com
[11/5 09:21] Ömer Tarık Yılmaz: 'Allahım! Beni göz açıp kapayacak kadar bile nefsime bırakma. Bana lütfettiğin güzellikleri benden çekip alma.'
null
http://www.duavesureler.com
[11/5 09:22] Ömer Tarık Yılmaz: • Yağmur Mevsimi Sonu
'Peygamberin gerçek vârisi her hali ile ona uyar. Sadece sayfaların yüzünü karartan onun vârisi olamaz.' Ebü’l-Hasan el-Harakânî [kuddise sırruhû]
Semerkand Takvimi
[11/5 09:22] Ömer Tarık Yılmaz: Günah Nedir?
Nevvas b. Sem‘an [radıyallahu anh] bir gün Resûlullah’a [sallallahu aleyhi vesellem], İyilik ve günah nedir? diye sordu. Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle cevap verdi: İyilik, ahlâkın güzel olmasıdır. Günah ise kalbini tırmalayıp, insanların da muttali olmasından hoşlanmadığın şeylerdir (Tirmizî).
Şah Veliyyullah ed-Dihlevî ise günahı şöyle tarif etmiştir: Günah, insanın şeytana uyarak yaptığı ve arzusunda fâni olduğu, dünyada ve ahirette cezasını çektiği, bütün mükemmel olanları fesada uğratan, Allah’a itaate ters olan ve Allah ile kul arasındaki perdeyi kuvvetlendiren her fiildir.
Günahlar, eğer tövbe edilmezse, amip denilen tek hücreli canlının bölünerek çoğalması gibi sürekli büyürler. Tövbe etmeyen kişi, günahını benimsemiş demektir. Günahlar büyük ve küçük olarak ikiye ayrılsa da ve mahiyeti itibariyle birbirinden farklı olsalar da, aslında aynı merkezden kaynaklanmaktadır. Günahların merkezi nefsimizdir. Nefsimizin sınır tanımaz ve doymak bilmez istekleri bizleri helâke doğru götürmektedir.
Semerkand Takvimi
[11/5 09:22] Ömer Tarık Yılmaz: Bir Ayet
'Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.'
(Haşr, 59/19)
Daha fazlası için Bir Ayet Hadis Dua uygulamasını hemen indir; Google Play: https://birayethadisdua.page.link/app?ayet=2vpTFMrah5w=
[11/5 09:22] Ömer Tarık Yılmaz: Bir Hadis
“ İnsanoğlu, kıyamet gününde; gençliğini nerede ve ne suretle harcadığından, yaptığı işleri ne maksatla yaptığından, malını nerede ve nasıl kazandığından, nerelere sarf ettiğinden, vücudunu ve sıhhatini nerede ve ne surette yıprattığından sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılmaz”
(Tirmizî, 'Kıyamet',1)
Daha fazlası için Bir Ayet Hadis Dua uygulamasını hemen indir; Google Play: https://birayethadisdua.page.link/app?hadis=2vpTFMrah5w=
[11/5 09:22] Ömer Tarık Yılmaz: Bir Dua
'Allah’ım! Biz Peygamberin Muhammed (s.a.s.)’in Senden istediği hayırlı şeyleri istiyoruz.Yine Peygamberin Muhammed (s.a.s.)’in Sana sığındığı şeylerden biz de Sana sığınıyoruz…'
(Tirmizî, 'De’avât', 94)
Daha fazlası için Bir Ayet Hadis Dua uygulamasını hemen indir; Google Play: https://birayethadisdua.page.link/app?dua=2vpTFMrah5w=
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Hasta veya ölünün başında bulunduğunuz zaman güzel sözler söyleyiniz. Zira melekler sizin dualarınıza âmin derler. Hadis-i Şerif
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Ayeti
Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
(Bakara, 2/262)
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Hadisi
Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim.
(Al-Bukhari)
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Duası
Allahım! Günün, gecenin ve her anın kötülüğünden, kötü arkadaştan, kötü komşudan sana sığınırım.
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Vaktin Esmaül Hüsnası
El-Musavvir
Yarattıklarına şekil ve özellik veren
[11/5 09:23] Ömer Tarık Yılmaz: Günün Hikayesi
Nasıl Bir Hızır Bekliyordun?
Akşehir Kaymakamı Ladikli Ahmed Ağa'ya:
- Ahmed Ağa, demiş siz hep görüşüyorsunuz, bir de bana göster Hızır Aleyhisselâmı!..
Ahmed Ağa, Kaymakamın talebine yuvarlak çerçeveli bir cevap vermiş:
- Oğlum, nasibse görürsünüz inşallah! demiş.
Ahmed Ağa'nın hayranlarından olan Kaymakam, bir Ramazan günü, iftara yakın, iftar sofrasına oturmuşlar, ailecek iftar topunu bekliyorlar... Kaymakam sigara tiryakisiymiş. Kaymakam tiryakiliğin verdiği ruh haliyetiyle beklerken, kapısı üç kez çalınmış. Çıkmış bakmış Kaymakam, kapıda bir adam:
-Biseciii! Bise alırmısınız efendiii?
Arkasında da bir deve, geviş getiriyor geve geve.
Ne desin Kaymakam?
- Ne bisesi be adam? Biseyi ne yapayım ben?
- Peki efendi kızma! Bizden sorması, sanki ısmarlamış gibiydiniz de... Hadi iftar-ı şerifler hayrolsun! demiş, çekmiş devesinin yularını:
- Biseciii! Bise alan, katran alan...
Kaymakam kapıyı kapatıp da sofraya dönerken, mırıldanıp kendi kendine içinden: Allah Allaaah! Bu saatte bise mi satılır be adam? Mübarek iftar vakti... Fesûbhanallah! çekmiş.
Bir müddet sonra tekrar Ladik'e gittiği zaman:
- Aşk olsun Ahmed Ağa, bize Hızır Aleyhisselâmı daha göstermeyecen mi Hacı Babam? diye sitem etmeye kalkınca, Ahmed Ağa:
- Size de aşk olsun hay guzum! Kapınıza gelen Hızır'ı kovarsınız, ondan sonra da gelir bize sitem yaparsınız! demiş.
Kaymakam şaşkınlık içinde:
- Ne demek o? Ne zaman geldi Hacı Babam? diye sorunca, Ahmed Ağa:
- Ramazanın son günlerinde, siz sofrada beklerken kapınıza bir Biseci geldi mi?
- Geldi?
- Devesinin semerindeki katran küplerine dikkat ettin mi, semere bağlı mıydı, değil miydi?
- Ben bu tiryaki kafasıyla nerden dikkat edecem ona Hacı Babam?
- İçeceksen sen iç cigarayı oğlum! Cigara seni içmesin!... Hem sen nasıl bir Hızır bekliyordun? Yakası kartlı, kravatlı birini mi bekliyordun? Kolalı gömlekli, ütülü pantolonlu birini mi bekliyordun? Neyse... Gördün işte gayrı... Görmedim diyemezsin! Kaçırdın ammaa, gördün işte yine de... demiş ve teselli etmiş Kaymakamı, Ahmed Ağa, ama.... Kaymakam epey eyvah çekmiş tabiii
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: Razı olmadığın şeylerden, yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru! Kendisinden başka ilah bulunmayan Hay, Kayyum ve Azîm olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup O’na sığınırım.
Estagfirullah min külli mâ kerihallah, Estagfirullahel’azîm ellezî lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyh.
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: Ölmek üzere olanlarınıza, 'Lâ ilâhe illâllâh' (sözünü) telkin edin.
(Müslim, Cenâiz, 2)
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: YURDUMUZ................. MİLLİ SAVUNMA ARAÇLARIMIZ
Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre; 2022 yılı geçmişte başlayan projelerin tamamlandığı, ihti-yaçlara göre yeni projelerin başlayacağı bir yıl oluyor.
Milli helikopterimiz Gökbey'in ilk teslimatı Jandarma Komutanlığına gerçekleştirilecek.
Jet Eğitim-Hafif Taarruz Uçağı Hürjet, hangardan çıkacak.
Mini İHA-D sistemi ve mühimmat bırakan mini İHA BOYGA'lar ilk defa kullanılacak.
Uzun menzilli askerî nakliye A400M, uçağı 10’a tamamlanacak.
Hava Füzesi Göktuğ Projesi’nde Bozdoğan görüş içi füzeleri ve Gökdoğan görüş ötesi füzeleri teslim edilecek.
Gökdeniz Yakın Hava Savunma Sistemi ilk defa İstanbul Fırkateynine entegre edilecek.
Sungur Portatif Hava Savunma Füzelerinin ilk teslimatları gerçekleştirilecek.
Karaok füzemiz ilk defa envantere girecek.
Pars 6x6 Mayına Karşı Korumalı Araçların ve Zırhlı Amfibi Hücum Aracı Zaha'nın ilk teslimatı yapılacak.
Modernize edilmiş ve insansız silah kulesi entegre edilmiş ilk Zırhlı Muharebe Aracı ZMA teslim edilecek.
M60T tanklarında atış kontrol sistemleri yerli ve milli Volkan-M sistemiyle yenileniyor.
Muhtelif tip ve özellikteki insansız kara araçlarının teslimi.
Türk Tipi Hücum Botu Projesi TTHB kapsamında prototip geminin inşasına başlanacak.
Amfibi Hücum Gemisi Anadolu'ya, Bayraktar TB3 SİHA entegrasyonu yapılacak.
Yeni Tip Denizaltı Projesinde 2. denizaltı havuza çekilecek.
Yeni insansız deniz araçları projeleri başlatılacak.
KTJ3200 Turbojet motoru teslim edilecek.
Turboşaft motorların testleri yapılacak.
Erken İhbar Radar Sistemi, Alçak İrtifa Radar Sistemi, Taşınabilir Elektronik Taarruz Sistemleri güvenlik güçlerimizin kullanımına sunulacak.
Elektronik Harp Sistemlerinin Geliştirilmesi İHASOJ Projesi'ne başlanacak.
İnsansız hava araçlarımıza çeşitli kabiliyetler kazandıracak projeler de devreye girecek.
03.02.2022 15:34
11.05.2023 - Türkiye Takvimi - https://play.google.com/store/apps/details?id=turkiyetakvimi.takvim
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: Ravi:
Ebu Davud'da gelen bir rivayette şöyle denmiştir: '...Bana Resulullah (sav): 'Haydi git ve Medine'de ilan et ki: 'Sadece Fatiha süresi de olsa, Kur'an'dan bir parça okumadıkça kıldığınız namaz namaz değildir' dedi ve başka bir şey ilave etmedi.'
Bu hadisin yer aldığı kitaplar: Ebu Davud, Salat 136, (819, 820, 821)
Hadisin Açıklaması:
1- Yukarıda kaydedilen hadisler, namaz için Fatiha'nın gereği üzerinde durmaktadır. Resûlullah mükerrer emirleriyle, uyarılarıyla namazda Fatiha okunmasını emir buyurmuşlardır. Bu hadislerden âlimler, büyük çoğunluğuyla, 'Âciz kimse dışında herkese Fatiha okumasının vâcib olduğu, başka bir sûrenin okunması onun yerine tutamayacağı' hususunda ittifak etmiştir. Bu görüşü temsil eder cumhûr-u ulema meyanında İmam Şâfiî ve Mâlik'in de ismi geçer.
Ebû Hanîfe ve bazı âlimler ise, Fatiha'sız da namazın sahih olabileceği, zîra sıhhat için sadece Kur'ân'dan âyet okumanın vâcib olduğuna hükmetmişlerdir. Bu hükme giderken 2532 numarada kaydedilen hadise dayanırlar. Zîra bu hadiste Fatiha değil, Kur'ân'dan bir parça şart koşulmaktadır. Ayrıca 2531 numaralı hadiste geçen noksan (hıdâc) tabirini de te'vil ederler: 'Fatihasız namaz noksandır' demek, 'Bâtıldır' demek değildir. Noksan namaz câizdir.' Hemen belirtelim ki bu görüş sahipleri de Fatiha'nın gereğini inkar etmiş olmuyorlar. İstisnaî de olsa bazı hallerde Fatiha'nın okunmadığı durumlarda namazın câiz olup olmayacağı meselesinde 'câiz olur' demişlerdir. Onlar da normal durumda Fatiha'nın şart olduğunu söylerler.
2-Yukarıdaki hadislerde ve bilhassa 2533 numaralı hadiste bir başka husus daha problem olarak karşımıza çıkmaktadır: Sadece Fatiha yeterli midir, zammı sûre de vâcib midir? İşaret ettiğimiz hadiste Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) mesele üzerine Resûlullah'tan kaydettiği fetva ile Fatiha'dan başka bir şey okumanın vâcib olmadığını, dileyenin ihtiyarî olarak okuyabileceğini, okumasının fazîletli, sevablı bir amel olduğunu ifade etmektedir. Zamm-ı sûre denen Fatiha dışı bir şey okumanın vâcib olmadığı hususunda âlimlerin icmaından bile bahseden olmuştur. Ancak Kurtubî'nin bu iddiası, gerçeği ifade etmiyor. Zîra bir kısım başka rivâyetlere dayanan Hanefî âlimler, farz namazların ilk iki rek'atlarında, Fatiha'dan sonra başka sûre veya onun yerine kâim olacak âyet(ler)in okunmasını vâcib addetmişlerdir. Teferruâtı müteâkiben zikredeceğiz
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: Hele sûr üfürüleceği, üfürülüp de bütün göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, Allâh’ın dilediği müstesnâ olmak üzere hepsi şiddetli bir korku ile ürperdiği ve her biri ona hor, hakir geldikleri gün ne müthiştir!.. (Neml Sûresi, âyet 87)
[11/5 09:24] Ömer Tarık Yılmaz: Ey Allah'ın Resulü. dendi, hangi kadın daha hayırlıdır?' Kocası bakınca onu sürura garkeden, emredince itaat eden, nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeyen seyle ona muhalefet etmeyen kadın! diye cevap verdi. Ravi: Nesâi, Nikâh 14
[11/5 09:41] Ömer Tarık Yılmaz: Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:
İbnu Abbâs Radıyallahu Anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Bey'-i garar'dan (yani tahakkuk edip etmeyeceği bilinmeyen akıbeti meçhul satılan) men etti.'
Kaynak : İbnu Mace Sünen (2195) - Hds :(6671)
( Sen de oku : bit.ly/Hadisiserif )
[11/5 09:42] Ömer Tarık Yılmaz: (Ebu Davud, Edeb 20)Başka bir rivayette ise peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem); insanları makamlarına göre muamele etmemizi etretmişlerdir, buyurdu.
358- عَنِ ابْنَ عَبَّاسٍ رَضِي الله عَنْهُمَا قال : قَدِمَ عُيَيْنَةُ بْنُ حِصْنِ فَنَزَلَ عَلَى ابْنِ أخيهِ الْحُرِّ بْنِ قَيْسِ, وَكان مِنَ النَّفَرِ الَّذِينَ يُدْنِيهِمْ عُمَرُ
وَكان الْقُرَّاءُ أَصْحَابَ مَجْلِسِ عُمَرَ وَمُشَاوَرَتِهِ, كُهُولاً كانوا أَوْ شُبَّانا, فَقال عُيَيْنَةُ لاِبْنِ أخيهِ يَا ابْنَ أخي: هَلْ لَكَ وَجْهٌ عِنْدَ هَذَا الأمِيرِ, فَتَسْتَأْذِنَ لِي عَلَيْهِ, فَاسْتَأْذَنَ لِه فأذن له عمر
فَلَمَّا دَخَلَ قال :هي يَا ابْنَ الْخَطَّابِ وَاللَّهِ مَا تُعْطِينَا الْجَزْلَ, وَمَا تَحْكُمُ بَيْنَنَا بِالْعَدْلِ , فَغَضِبَ عُمَرُ
حَتَّى هَمَّ أن يُوقِعَ بِهِ. فَقال له الْحُرُّ : يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ إن اللَّهَ تَعَالَى قال لِنَبِيِّهِ
:خُذِ الْعَفْوَ وَأمر بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ . وَإن هَذَا مِنَ الْجَاهِلِينَ . فَوَاللَّهِ مَا جَاوَزَهَا عُمَرُ حِينَ تَلاَهَا عَلَيْهِ, وَكان وَقَّافًا عِنْدَ كِتَابِ اللَّهِ
358: Abdullah ibni Abbas (Allah Onlardan razı olsun) şöyle demiştir: Uyeyne ibni Hısn Medine’ye geldi ve yeğeni Hurr ibni Kays’a misafir oldu. Hurr, Hz. Ömer’in danışma meclisi üyelerindendi. genç ve yaşlı alimler, Kur’anı okuyup bilenler Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne yeğeni Hurr ibni Kays’a: -Yeğenim senin devlet başkanı yanında bir itibarın var, huzuruna girmek için bana müsaade al, dedi. Hurr, Ömer (Allah Ondan razı olsun)’den izin aldı. Uyeyne, Hz. Ömer’in yanına girince:
-Ey Hattaboğlu! Allah’a yemin ederim ki bize az veriyorsun, adaletle hükmetmiyorsun, dedi.
Ömer hiddetlendi hatta Uyeyne’ye ceza vermek istedi. Bunu sezen Hurr:
-Ey Mü’minlerin emiri Allah, peygamberine: Sen bağışlama yolunu tut! İyiliği emret! Ve cahilleri cezalandırmaktan yüz çevir! (7 Araf 199) buyurdu. Benim amcam da cahillerdendir, dedi.
Bu ayeti Hurr okuduğu zaman Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. Zaten Ömer Allah’ın kitabındaki hükümlere karşı son derece itaatle boyun eğerdi. (Buhari, tefsiru sure-i Araf 5)
359- وعَنْ أبي سعيد سَمُرَةُ بْنُ جُنْدُبٍ
لَقَدْ كُنْتُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ
غُلاَمًا, فَكُنْتُ أَحْفَظُ عَنْهُ, فَمَا يَمْنَعُنِي مِنَ الْقَوْلِ إلا أن هَهُنَا رِجَالا هُمْ أَسَنُّ مِنِّي .
359: Ebu Said Semure ibni Cündüb (Allah Ondan razı olsun)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) hayatta iken ben çocuk denecek yaştaydım. Bu sebeple kendisinden duyduklarımı ezberliyordum. Ne var ki şimdi burada yaşlı kimselere duyduğum saygı onları söylememe engel oluyor. (Buhari, Hayz 29, Müslim, Cenaiz 88)
[11/5 09:42] Ömer Tarık Yılmaz: Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. 'Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın.' Kullarımdan şükredenler azdır.
-Sebe Suresi, 13
Günlük Hadis Uygulamasını
Ücretsiz İndir:
https://dailyhadith.page.link/y1E4
[11/5 09:42] Ömer Tarık Yılmaz: [Hadis No : 3576]
Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: 'Resülullah aleyhissalâtu vesselam abdest aldı ve bunu, yüzünü üç, ellerini üç sefer yıkayarak, 'Kulaklar baştandır '' deyip başını da üç sefer meshederek yaptı.''
Hammâd der ki: 'Bu rivâyette geçen 'Kulaklar baştandır'' ibaresi, Ebu Ümme'nin sözü mü yoksa Resülullah'ın sözü mü bilemiyorum.'
Tirmizi, Taharet 29, (37); Ebu Davud, Taharet 50, (134).
Bu metin Tirmizi'nindir. Ebu Dâvud'da şu ifade de yer alır: 'Gözpınarlarını da meshederdi.'' O rivayette: 'Kulaklar baştandır'' da demiştir.
İslami Uygulamalar islamiuyg@gmail.com
[11/5 09:43] Ömer Tarık Yılmaz: Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: 'Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)' Onlar da, 'Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik' derler. Melekler, 'Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!' derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. - Nisâ - 97. Ayet
[11/5 09:43] Ömer Tarık Yılmaz: Müslüman bir kul, Allah’ı razı etmek için namaz kılarsa, onun günahları şu yaprakların, bu ağaçtan döküldüğü gibi dökülür. - Müsned
[11/5 09:43] Ömer Tarık Yılmaz: 'Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.' - (A’râf, 7/151)
[11/5 09:43] Ömer Tarık Yılmaz: Çocuğa boşanma kararını açıklarken, gelişim dönemine uygun cümleler seçiniz. Çocuk beş yaşın altında ise, olayın tam olarak farkına varamayacaktır. Basit ve kısa cümlelerle, anne babası olarak onu çok sevdiğinizi, bundan sonra ayrı evlerde yaşayacağınızı, ama odasının ve oyuncaklarının hâlâ onunla olacağını anlatınız. Çocuk tarafından soru gelmedikçe konuyu gündeme taşımamaya dikkat ediniz. Beş yaş üzerindeki çocuklar daha fazla soru sorarak detaylı bilgi isteyebilirler. İçe kapanma ya da acıyı öfkeyle dışa vurma gibi farklı tepkiler gösterebilirler. Boşanma kararını eşinizle birlikte açıklamalı ve çocuğun karşısında mümkün olduğunca birbirinizi suçlayıcı tavırlardan kaçınmalısınız. Çabalarınıza rağmen geçinemediğinizi, huzurlu bir ortamı koruyamadığınızı ona anlatınız. Açıklama yaparken tekrar barışabileceğinize dair yalanlardan uzak durunuz. Okul çağındaki çocuklar, anne ve babalarının ayrılmalarına kendilerinin sebep olduğunu düşünüp suçluluk duygusu ile hareket edebilirler. Bu yüzden de ısrarla onları barıştırmaya çalışırlar. Böyle bir durumda anne baba olarak kararın size ait olduğunu, çocuğun herhangi bir sorumluluğu ve hatası olmadığını açık bir şekilde ifade etmelisiniz. - BOŞANMA KARARI ÇOCUĞA NASIL SÖYLENİR?
[11/5 09:43] Ömer Tarık Yılmaz: Ailevi Görevler
13- Aile hayatı, toplumsal varlığın başlangıcıdır. İslamda aile teşkilatı pek önemlidir. Aile ferdleri, başta zevc ile zevceden ve bunların çocuklarından ibarettir. Bunların karşılıklı görevleri vardır.
1) Kocasının başlıca görevleri: Zevcesi ile güzel geçinmek, onu korumak, onun nafakasını (geçim ihtiyaçlarını) karşılamak, kendisine doğruluktan ayrılmamaktır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
'Sizin hayırlılarınız, kadınları için hayırlı olanlarınızdır.'
Diğer bir hadîs-i şerîf de, şöyle:
'Kadınlara ancak kerim olanlar ikram eder, kötü olanlar da ihanet eder.'
2) Kadınların başlıca görevleri: Kocasının dine uygun olan emirlerini tutmak, onun namus ve şerefini korumak, bulunduğu hale kanaat etmek, israftan kaçınmak, ev hanımı olacak bir şekilde bulunmaktır. Mutlu bir
[11/5 09:44] Ömer Tarık Yılmaz: Bu hususu biraz açıklayalım: Rahmân, yüce Allah'ın bir özel ismi olduğundan dolayı ezeli ve ölümsüzlüğü içine alır. Bundan dolayı, bu cins rahmet, merhamet ve nimet vermenin kullardan ortaya çıkması düşünülemez. Rahim ise yalnız Allah'a ait olmadığından sonsuzluğu gerektirmez. Ve bundan dolayı
böyle bir merhametin ve nimet vermenin kullar tarafından da yapılması düşünülebilir. Demek Rahmân'ın rahmeti bir şarta bağlı değil iken, Rahîm'in rahmeti şarta bağlıdır, şarta bağlı olarak gerçekleşir.
Rahmân olmanın Allah'a mahsus olması ve ondan başkasına ait bir özelliği ilgilendirmemesi ve ancak izafet ile amel etmesi, bütün âlemlerde bir şeyi şart koşmadan genel bir mânâ ifade eder. Yüce Allah Rahmân olduğu için ezelî rahmeti umumîdir. Her şeyin ilk yaratılışı ve icadında almış olduğu bütün fıtrî kabiliyet ve ihsanlar Allah'ın Rahmân
[11/5 09:44] Ömer Tarık Yılmaz: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)da, biz de ondan yedik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzını mazmaza etti. Biz de ağızlarımızı mazmaza ettik. Fakat abdest almadı.'
Buhari, Vudü 51, 54, Cihâd 123, Megazi 35, 38, Et'ime 7, 9, 51; Muvatta, Tahâret 20, (1, 26); Nesâi, Tahâret 124, (1, 108, 109).
3660 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: 'Resulullah aleyhissalâtu vesselâm süt içti. Ne mazmaza yaptı, ne abdest aldı; namazını kıldı.'
DEVE ETLERİ
3661 - Câbir İbnu Semure (radıyallahu anh) anlatıyor: 'Bir adam Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:
'Koyun eti sebebiyle abdest alayım mı?'' diye sordu.
'Dilersen abdest al, dilemezsen alma!' diye cevap verdi. Adam bunun üzerine:
'Deve eti sebebiyle abdest alayım mı?'' diye sordu. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sefer:
'Evet, deve eti sebebiyle abdest al!' cevabını verdi. Adam tekrar:
'Koyun ağıllarında namaz kılayım mı?'' diye bir başka sual sordu:
'Evet!'' cevabını aldı. Tekrar sordu
[11/5 09:44] Ömer Tarık Yılmaz: 9
DOKUZUNCU MEKTÛB
Bu mektûb, yine yüksek mürşidine yazılmışdır. Geri dönüş makâmlarındaki hâlleri bildirmekdedir:
Bu köleniz, gaflet uykusuna dalmışdır.Yüzü siyâhdır, kusûrları çokdur, huysuzdur, eline geçen birkaç şeye aldanmışdır. Kavuşmak ve yükselmek düşüncesi ile başı dönmüşdür. Her işi, sâhibine karşı gelmekdir. İyi, fâideli şeyleri yapmaz. Herkes görsün diye süslenir. Allahü teâlânın her ângördüğü gönlünü yıkmakdadır. Hep gösteriş için çalışmakdadır. Bunun için gönlü, rûhu kararmakdadır. Sözleri, düşüncelerine uymaz. Düşünceleri de hep saçmadır. Bu gaflet uykusundan, bu saçma düşüncelerden ele ne geçebilir? Böyle sözlerin, böyle düşüncelerin ne fâidesi olur? Hep zararda, hep alçalmakdadır. Anlayışı kıt, gitdiği yol bozukdur
[11/5 09:45] Ömer Tarık Yılmaz: İhsar
Ana Sayfa
Hac ve Umre
İhsar
İhsar, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkanının ortadan kalkması demektir. Bunlardan herhangi birini yapma imkanı olursa, ihsar gerçekleşmez. Hanefiler’e göre düşmanın engellemesi, savaş sebebiyle yolların kapanması, hastalık, parasız kalmak, kadının yanındaki mahreminin ölmesi gibi, hac yolculuğunu ve dolayısıyla tavaf ve vakfeyi önleyen her türlü engel, ihsar sebebi sayılır. Şafiiler’e göre ihsar, ancak düşmanın engellemesiyle meydana gelir.
a) İhsar Sebebiyle İhramdan Çıkma
İhramdan ancak, hac veya umre yapılarak çıkılır. Hac ve umre yapması engellenen kişiye gelince eğer sadece umre veya ifrad haccı için ihrama girmişse bir adet, şayet kıran haccı için ihrama girmişse iki adet “ihsar hedyi” keserek ihramdan çıkar. Hanefiler’e göre ihsar hedyi de, diğer hedy kurbanları gibi, ancak Harem bölgesinde kesilir. Şafiiler’e göre ise, ihsarlı kişinin bulunduğu yerde kesilir. Hanefiler’e göre, ihsar durumuyla karşılaşan kişi, Harem bölgesi dışında ise, kesilme vaktini belirleyerek Harem bölgesinde kendi adına ihsar kurbanı kestirir. Kurbanın kesilmesiyle tıraş olmasa bile, ihramdan çıkmış sayılır. Şafiiler’e göre ise, tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmaz. Henüz ihsar hedyi kesilmeden ihramdan çıkılır veya ihram yasakları yapılırsa ceza gerekir.
b) İhsar Sebebiyle Yapılamayan Menasikin Kazası
İhsar sebebiyle yapılamayan hac ve umrenin kazası gerekir. Şafiiler’e göre farz veya vacip olmayanların kaza edilmesi gerekmez. Hanefiler’e göre hac için ihrama girenler, bir hac ve bir umre; kıran haccı için ihrama girmiş olanlar, bir hac ve iki umre ve umre için ihrama girmiş olanlar ise, sadece bir umre kaza ederler. Şafiiler’e göre ise, hangisi için ihrama girilmişse ancak onun kazası gerekir.
in Hac ve Umre Tags: hac, İhsar
Diğer Konular
Müzdelife Vakfesi
Sa'y
Haccın Vacipleri
Ziyaret Tavafı
Arafat Vakfesi
Haccın Rükünleri
[11/5 09:45] Ömer Tarık Yılmaz: Ayak Kırılması
Ana Sayfa
A
Ayak Kırılması
Rüyada Ayak Başlamak
Rüyada Ayak Bileziği Görmek
Rüyada Ayak Çıkıntısı Görmek
Rüyada Ayak Kayması
Rüyada Ayağı İle Vurmak
İlgili
Rüyada ayak kırılmış olması, istemiş olduğunuz bir yolculuğa çıkamayacağınızın ya da gitmiş oltuğunuz yerde kalmış olarak yerleşeceğinizin göstergesidir. Bu rüya sahibi bulunduğu şehri terk ederek pekçok yer dolaşır ve yeni insanlar tanır. Çıkmış olacağınız bir yolculuğunuzun hayırla sonuçlanacağına, dostlarınızdan bir kısmını terk edip onlardan gelip gitme işini keseceğinize kimi zaman da yaşadığınız yerin size göre hayırlı olmasına delalet eder.
Rüyada Ayak Başlamak
Rüyada ayağını başlamış olan ya da başkasına bağlatan kimse bulunduğu işte sadakatle çalışmış olarak, iş maliklerine her zaman dürüst bir işçi olur. Bu rüya bilhassa sizlerin ayağınızı bağlayan şahısı tanıyorsanız, onunla uzun bir dostluk geçirmiş olacağınıza ve her zaman ona sadık olup beraber huzur dolu bir bağlantınızın olacağına tabir edilir.
Rüyada Ayak Bileziği Görmek
Rüyada görmüş olunan ayak bileziği şahsın malik olacağı çocuklardır. Bu rüya gören şahsın, şayet henüz evlenmemiş ise yakında izdivaç edeceğine ve çocuk maliki olacağına, haneli olan kimseler için çocuklarının gününü görmeye ya da çocuğu olmayanların ansızın çok çocuğu olacağına delalet etmektedir. Kimi zaman da bu rüya, bonkör ve hayırlı bir kocaya delalet etmektedir.
Rüyada Ayak Çıkıntısı Görmek
Rüyada ayak çıkıntısı görmek, hüzüne içine düşmüş olacağınız kedere; kimi mevzularda muvaffakiyetsiz olmaya, iş yaşamında gündeme gelecek olumsuzluklara, kötü bir kimse ile dost olmaya, vaktini boşamış ol harcamış olmaya ya da sorun yaşamaya delalete eder.
Rüyada Ayak Kayması
Rüyada ayağının kaydığını göre şahıs bir ıstırapa düşer ya da başına bir musibet gelir. Bu rüya pek iyi tarafa yorulmuş olmaz. Sizlerin kötülüğünüzü istemiş olan ve devamlı arka tarafınızdan konuşmuş olan, kötü niyetli bir şahsa ya da yaşayacağınız birtakım tatsız hadiselere da tabir edilir.
Rüyada Ayağı İle Vurmak
Rüyada ayağı ile vurmuş olmak, birisine vermiş olduğunuz lafı yerine getirmeyeceğinize, emanet hıyanet etmeye, ara sıra iyi b