MHP Milletvekili Levent Uysal’ın araçlarının, “şüpheli mal varlığı” şeklinde hükümete yakın yayın organlarınca kamuoyuna duyurulması Balgat’ta dikkat çekici bulunmaya başlandı. MHP Genel Merkezi’nde “soruşturma nereye yöneliyor?” sorusu koridorlarda konuşulmaya başlandı
Fitili CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ateşledi. Başarır, önceki gün TBMM’de Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, İBB soruşturması çerçevesinde kapalı garajda bulunan değeri yüksek otomobillerin sahibi olarak MHP’li bir siyasetçiyi işaret etti.
Sonrasında kulislere, söz konusu siyasetçinin aynı zamanda Başarır’ın da hemşehrisi olan MHP Mersin Milletvekili Levent Uysal olduğu iddiası düştü.
Büyüteç’i kaleme aldığım dün öğle saatlerine kadar muhataplarından bir açıklama gelmedi.
Bunu bir köşeye alalım.
Başarır’ın MHP’li Uysal’ı işaret eden açıklamasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturması çerçevesinde yeni bilgiye ulaştım.
İddiaya göre, İBB’ye yönelik ikinci dalga gözaltılarda MHP’ye yakın iki şüpheli de yer aldı.
Edindiğim bilgiye göre, şüphelilerden birisi iş insanı. Diğer ise, halen görev başındaki İBB bürokratı. Hem iş insanı hem de belediye üst yöneticisinin bulundukları konum fazlasıyla önemli.
MHP Genel Merkezi’nde etkin konumda olan parti üst yönetiminden bazı isimler, söz konusu iki şüpheliyle ilgili süreci yakından takip etti.
Bu noktada, iki şüphelinin suçlu olup olmadığının yargılama sonucuyla kesinleşeceğini bir kez daha belirtmekte fayda var. Zira, kimileri peşinen “suçlu” kararını vermiş olsa da evrensel hukuk hükümleri yargılama sonucunun beklenmesini emrediyor.
Savcılık talimatıyla gözaltına alınan şüpheliler arasındaki iki kişi, önce savcılık tarafından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Ardından da tutuklanarak cezaevine gönderildiler.
MHP’nin etkin isimlerinin yakından takip etmesine karşılık, iki şüphelinin tutuklanması, partide huzursuzluk kaynağı oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in başında olduğu İBB soruşturmasında iki şüphelinin tutuklanması hem de MHP Milletvekili Levent Uysal’ın araçlarının, “şüpheli mal varlığı” şeklinde hükümete yakın yayın organlarınca kamuoyuna duyurulması Balgat’ta dikkat çekici bulunmaya başlandı son üç gündür.
Hatta daha ötesinde MHP Genel Merkezi’nde “soruşturma nereye yöneliyor?” sorusunun koridorlarda konuşulmaya başlandığını söylemek yanlış olmaz.
Bu arada bir diğer huzursuzluk, çok seslendirilmese de Emniyet kulislerine hâkim olmaya başladı bir süredir.
Konu şu; yakın geçmişte, iç siyasete yansıması olacak büyük adli soruşturmalarda adliye ile emniyet birlikte hareket etti.
Ergenekon sürecinde de bu yöntem kullanıldı. Elbette, adli soruşturmalarda polis birimlerinin adli kolluk amiri savcılıktır. Polis, savcının talimatıyla, savcının tanıdığı inisiyatifle hareket eder. Hukuk önünde işin asıl sorumlusu adliye olmasına karşın pek çok önemli soruşturmada savcılık, polis birimleriyle birlikte yol alır.
Ancak bu sefer sürecin, iki kurum arasında sıkıntılı yürüdüğü konusunda bilgiler var emniyet kulislerinde.
Teşkilatı yönetenler bunun farkında mı bilmiyorum ancak İstanbul’da soruşturmaya dahil olan polisler arasında yaşananlardan rahatsızlık duyanların bulunduğu belirtiliyor.
Özellikle evrak düzenlenmesi ve gözaltı işlemlerindeki yöntemler konusunda İstanbul Emniyeti ile İstanbul Adliyesi arasında görüş farklılıklarının yaşandığı ve oluşan tablonun Ankara’ya kadar ulaştığı ifade ediliyor kimi kaynaklarca.
İBB soruşturmasının her iki aşamasında gözaltına alınanlar arasında dikkat çekmeyen bir isim var.
Eski İstanbul Zabıta Daire Başkanı Engin Ulusoy.
Ulusoy; emekli emniyet müdürü, emniyet teşkilatında yıllarca hizmet etmiş bir bürokrat.
Ulusoy’un da emniyet teşkilatında müfettişlik yaptıktan sonra emekli olduğunu belirteyim.
Gözaltına alınma ve tutuklanma gerekçesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak -yönetmek- üye olmak, rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak, edimin ifasına fesat karıştırmak, irtikap ve nitelikli dolandırıcılık.
Ulusoy gözaltında bulunduğu sırada polise 21 sayfalık ifade verdi.
Malvarlığı şöyle yansıdı ifadesine; Kuşadası Türkmen mahallesinde üç oda bir daire, babadan kalma bir arsanın beşte bir payı ve 2012 model Clio marka otomobil. Maaşı ise 87 bin lira.
Kendisi adına biri devlet, biri özel bankada iki ayrı hesabı ve bu hesaplara ait iki kredi kartı. Bu hesaplara ait eşi ve kızında bulunan ek kartlar.
Şirket sahipliği, ortaklığı, iş yeri yok.
Hakkındaki suçlamalardan birisi, ihaleye fesat karıştırmak. Ancak kendisine sorulan yanıtta, görevi sırasında hiçbir ihaleye katılmadığını söyledi Ulusoy.
Ulusoy, kendisine sorulan belediyede görevli kişileri, kurumdaki görevi nedeniyle tanıdığını anlattı. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan hemen tüm şüphelilere sorulan firmaları bilmediğini ve hiçbir ortaklığı bulunmadığını ifadesinde belirtti.
Yine kendisine aktarılan Sedat Kapıdağ isimli şikayetçinin anlattığı bilgilere yanıt olarak, kendisine yönelik iddiayla ilgili İçişleri Bakanlığı’nın soruşturması sonucunda sürecin hukuka uygun bulunduğunu aktardı.
Ulusoy’un hakkındaki soruşturmanın temeli, belediye iştiraki olan Kültür AŞ ve Medya AŞ üzerinden kent genelinde ihale edilen reklam panolarıyla ilgili denetimin tam olarak yapılmadığı iddiası.
İddia üzerine; Ulusoy, şu açıklamayı yaptı ifadesinde:
“(…) Şirkete ait reklam panolarının zabıta tarafından usulsüz olarak çekilmesi işlemi iddiası doğru değildir. Gerçeği yansıtmamaktadır. Yapılan iş ve işlemlerin hukuka uygun olduğu müfettiş tarafından tespit edilmiştir.
Bu iddianın dışındaki konular, zabıtanın görev ve yetkisi dışındaki iş ve işlemler olup, diğer firmalara ait reklamlara göz yumulduğu iddiası ise, mevcut zabıtanın personel durumu iş ve işleyişi göz önüne alındığında, mevcut az sayıdaki personel ile müdürlükleri canla başla çalıştığı, personel sayısının çok az olması dileğiyle insan kaynakları daire başkanlığında yeni personel alınması için talepte bulunulmuş, insan kaynakları daire başkanlığına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan talep yapmış olmasına rağmen, ya az sayıda ya da hiç verilmediği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla iddiada ismi geçenlerden söz konusu uygulamalara müsaade edildiği değerlendirilemez. Reklam uygulamalarına yönelik izin işlemleri zabıta daire başkanlığının yetki ve sorumluluğunda değildir. (…)”
Polis sorgusunda Ulusoy’a, kendisine bağlı olan Avrupa Yakası ve Anadolu Yakası zabıta müdürleri, başında bulunduğu birimin bağlı olduğu genel sekreter yardımcısı, genel sekreterin yokluğu sırasında kendilerinden sorumlu vekil genel sekreter yardımcısıyla, İSKİ Genel Müdürü Başa ve İBB Başkanı’nın özel kalem müdürüyle neden sık telefon görüşmesi yaptığı soruldu!
Ulusoy, görev tanımı içinde bulunan söz konusu isimlerle görüşmesi olduğunu ve konusu suç teşkil eden hiçbir görüşmenin yapılmadığını söyledi.
İBB soruşturmasında Cumhur İttifakı çatlağı: Soruşturma MHP’ye mi yönelecek?© T24
Eski İstanbul Zabıta Daire Başkanı Engin Ulusoy
Eski İBB Zabıta Dairesi Başkanı olması nedeniyle tutuklanan Ulusoy’un gerek mal varlığı ve geliri gerekse yerine getirdiği göreve yönelik tablo böyleyken, ifadesinde verdiği ilginç bir bilgi dikkat çekici.
Ulusoy, özetle, İstanbul’daki zabıta sayısının yeterli olmadığını, İBB’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan kadro talebinde bulunduğunu, bakanlığı ya az sayıda ya da hiç kadro vermediğini vurguladı.
Daha önceki Büyüteç’te, İçişleri Bakanlığı’nın, AKP dönemi dışında kalan takvim için İBB’ye 2022’de özel teftiş, 2024’te ise genel teftişi yaptırdığını duyurdum.
Müfettişlerin, her iki teftiş raporunda dikkat çektikleri konulardan birisi, İstanbul’daki zabıta sayısının azlığı ve hizmetin aksamasıydı.
İBB yönetimi, bakanlık müfettişlerinin tavsiye, eleştiri ve önerilerine karşılık olarak 2022 teftişi için 185 sayfalık, 2024 teftişi içinse 98 sayfalık yanıt raporu yazarak Ankara’ya gönderdi.
Yanıtlarda, zabıta sayısının eksikliğinin gerekçesi de yer aldı, doğal olarak.
Ben yazayım, siz okuyun.
İlki 2022’deki özel teftişe verilen yanıt:
“(…) Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik doğrultusunda belediye meclisince ihdas edilen zabıta memurluğu kadrolarına atama yapılabilmesi amacıyla İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığından; 2020 yılı için 500 zabıta memuru, 2021 yılı için 750 zabıta memuru ve 2022 yılı için ise 750 zabıta memuru alınması talebinde bulunulmuştur.
Ancak, 2020 yılında yapılan 500 zabıta memuru alım talebi 100, 2021 yılında yapılan 750 zabıta memuru alım talebi ise, 250 olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanmış, 2022 yılı için yapılan 750 zabıta memuru alım talebine ise henüz onay verilmemiştir. 2023 yılı içinde bulgu doğrultusunda 1000 zabıta memuru alım talebi yapılacaktır. (…)”
Geçen yıl yapılan teftişe yönelik ise İBB’den şu yanıt verildi:
“(…) 11.03.2024 tarihli ve E-50626539-902.02-2024.388326 sayılı yazımız ile 930 zabıta memuru personeli için atama izni talebimize, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 26.09.2024 tarihli ve E-48563918-900[900]-10559836 sayılı yazısı ile 315 zabıta memuru kadrosuna atama izni verilmiştir. (…)”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 23 Nisan İstanbul depreminin ardından yaptığı açıklamada, “siyaseti, polemiği bir tarafa koyalım, İstanbul için el ele verilim” dedi.
Kurum, İstanbul için hizmete yönelik İBB’nin taleplerine olumlu yanıt vererek işe başlayabilir, o zaman.